Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden iyilikte, bağışta bulunmak demektir. Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek cömertlik değildir. Karşılık beklemeden vermek malda cömertliktir. Manevi açıdan cömertlik ise, yine karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için, insanlığa faydalı olması için, vermektir.
Vermek, besler, zenginleştirir
Cömert kişi sahip olduklarını esirgemeden, hiçbir tereddüt yaşamadan paylaşır. Vermek kişiliğimizi yumuşatan, bizleri diğer insanlarla sevgi, hoşgörü, barış gibi üstün insanı değerlerde buluşturan, ve aramızdaki bağların gelişmesinde etkili olan bir değerdir. İnsan verme duygusu ile birlikte beslenir ve zenginleşir.
Cömertlik tohum ekmeye benzer
Yüce Yaratıcımız bu konuda; ‘Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. (Bakara 195) buyurmaktadır. Gerçekte malımızı veya herhangi bir yeteneğimizi ihtiyacı olanlarla paylaştığımızda o ölçüde gelişir ve zenginleşiriz. Bu nedenle cömertçe davranmak tıpkı bir çiçeği sulamak veya bir tohumu ekmeye benzer. Suladıkça veya bakımını yaptıkça bitki çiçek açar, ağaç meyve verir. Evrende de bunu besleyen, verdikçe alabildiğimiz bir denge söz konusudur. İyilik ve cömertlik ettiğimizde, olumlu davranışlar sergilediğimizde olumlu geri bildirimler alırız.
Sadaka ve zekat cömertliği besler...
Dinimizde varolan sadaka ve zekat ibadetleri de cömertliği besleyen yapılardır. Bizler, ihtiyacı olanlarla karşılık beklemeksizin paylaştıkça gelişir ve yenileniriz. Vermekle malımızı eksiltmemiş, bilakis arttırmış ve temizlemiş oluruz. Cömert insanın kazancı bol, malı bereketli olur. Örneğin misafirin rızkı ile geldiği, kırk gün bereket bıraktığı, sadaka vermekle malın eksilmeyeceği, söylenir. Cömert olmaya çalışmalı, cimrilikten uzak durmalıyız.
Cömertlik iman sağlamlığıdır...
Duyguların alış verişinde de cömertçe, insana yakışır tarzda davranmak esastır. İnsan başkalarının hatalarını bağışladıkça, sevecen oldukça, yardımsever ve alçak gönüllü davrandıkça Allah da onun şerefini arttırır ve onu yükseltir.
Cömertlik imanla ilişkilendirilerek, ‘cömertlik iman sağlamlığından ileri gelir’ denilir. Çünkü insan bilir ki onda varolan her türlü yetenek, yaratıcının vermesi sonucu onda yeşermiştir ve meyve vermektedir. Her birimiz birbirimizden farklı potansiyel ile yaratıldık. Bu yeteneklerimizi ortaya çıkardığımızda ve paylaştığımızda gerçek varoluşumuza dokunabiliriz.
Malı faydalı bir işte kullanmamak cimriliktir
Mal, insanlığa yarar sağlaması için verilmiştir. Bu açıdan o malı saklayıp faydalı bir işte kullanmamak ve onu paylaşmamak cimrilik anlamına gelecektir. Paylaşmamak, gerek maddi gerekse manevi açıdan, bize ağır gelir ve yorar. Cömert olmak diğer önemli insani özelliklerin yaşanması için bir anahtar niteliğindedir.
Paylaşan ve paylaştıkça güçlenen, insanlar olabilmek umuduyla…
Ben kimim? Hayatın anlamı nedir?
SORU: “Ben kimim? Bu dünyaya nereden ve niçin geldim? Hayatın bir amacı ve anlamı var mı, varsa nedir?” gibi sorulara cevap ararken dinden nasıl yardım alabilirim? FATMA DERYA SEZGİN
Din, bireyin kendi ötesi ile, yani aşkın boyutları ile iletişimini mümkün kılarak anlam ihtiyacına cevap verir. Günlük hayatta ortaya çıkan her olay, anlamlandırma sürecini zorunlu kılar. Evlilik, ayrılık, hastalık, ölüm gibi önemli değişimler, ilişkileri ve hedefleri açısından insanı hayatla yeniden hesaplaşmaya davet eder. Her olayda kişisel anlamlandırmaya uygun fırsatlar her zaman bulunur. İnsan bir yandan hayatın kendisine sunduğu imkanları değerlendirerek, diğer yandan da güçlükler karşısında çözümler geliştirerek anlam bulabilir. Acının anlamlandırılmasında dinin yaklaşımı, uygulanan diğer yaklaşımları güçlendirir; din acıya rağmen anlama ulaşmaya ve acının bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerken, acı çekmeye yönelik bir teşvik yoktur.
Rabbimiz, boşuna yaratmadın...
Yaşadığımız acılar, psikolojik anlam ve ruhsal çıkış arayışını tetikler. Bastığımız yer kayıp gittiğinde bakışımızı yukarıya çeviririz. Bu süreçte, varoluşumuzun ve yaşantılarımızın anlamı en temel sorudur. Kendimizi hayatın öğreticiliğine açarak, yaşadığımız olayların tesadüf olmadığını anlamak önemli bir farkındalıktır.
Yüce Yaratıcımızın bize verdiği nimetlerden olan yeteneklerimizi ve potansiyelimizi keşfederek özgür ve özgün bir insan olmak gerekiyor;
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki: “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın…” (Ali İmran Suresi 191)
SORULARINIZI BEKLİYORUZ
Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.