Grip mevsimi geldi çattı. Peki grip aşıları ne kadar işe yarıyor? Unutmayın grip aşılarının “Ya tutarsa” diyerek göle maya çalmaktan farkı yok.
Farkında mısınız bilmem, artık geçmiş yıllarda olduğu gibi “İlle de grip aşısı yaptırın” diye başımızda davul çalınmıyor çünkü grip aşılarının üreticilerinin ileri sürdüğü gibi koruyucu olmadığı net olarak ortaya çıktı. Tıp âleminin tavsiyelerini emir kabul ettiği ünlü Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) bile en mükemmel aşı olduğunu savunduğu zayıflatılmış canlı grip aşılarının geçen sene sadece yüzde 3 etkili bulunması üzerine bu aşıların yapılmasını yasaklamak zorunda kaldı. Alabama Eyaleti Halk Sağlığı Bürosu müdürü Dr. Jim McVay’ın “Grip aşısı yaptırmakla buruna su fışkırtmak temelde aynı şey” sözleri grip aşılarının sadece birer ticari ürün olduğunu çok güzel anlatıyor.
Grip aşılarının etkili olması zaten teorik olarak da mümkün değil. Birincisi, bir önceki senenin virüslerinden hazırlanan aşıdaki virüsle salgın yapan virüsün tıpatıp aynı olması büyük bir tesadüfü icap ettiriyor zira grip virüsleri sürekli olarak yapılarını değiştiriyorlar. İkincisi, aşılama ile sadece antikor yapımı sağlanıyor ve üstelik de bunlar birkaç ay sonra kayboluyor. Oysa gripte asıl mühim olan hücresel bağışıklık ama aşıların bunu uyarma özelliği yok. Üçüncüsü aşı hazırlanırken bile virüsün yapısı değişebiliyor. Neticede, aşıdaki virüsle salgın yapan virüsün aynı olması bile hiçbir işe yaramıyor.
Risk grubunda yer alan kişilerin aşı olmasının da hiçbir anlamının olmadığı kolayca anlaşılabilir. Gripten zarar görme riskiniz arttıkça aşıdan fayda görme ihtimaliniz de buna paralel azalır. Sağlıklı insanı korumaktan aciz bir aşının bağışıklık sistemi baskılanmış bir kişiyi bırakın korumasını bunlarda aşıya antikor cevabı almak bile mümkün olmayabilir.
Bence asıl önemlisi de grip aşılarına aslında aşı denerek diğer aşılara ayıp ediliyor olması. Çünkü aşılar bir veya bazen birkaç doz yapıldıktan sonra insanları o mikroplara karşı ömür boyu koruyan uygulamalardır. Oysa modern tıbba göre grip aşılarının 6 aylıktan itibaren her sene tekrarlanması gerekiyor, bazı yıllar iki kere yapılması bile istenebiliyor. Ortalama ömür 80 seneye yaklaştığına göre bir insanın sadece grip için 100 kere aşılanması gibi tuhaf bir durum ortaya çıkıyor. Böyle bir uygulamaya aşı demek ne kadar doğru karar sizin, bana göre aşı yaptırmanın “Ya tutarsa” diyerek göle maya çalmaktan farkı yok. İnsanları gripten çok iyi koruyan bir aşı var ki o da grip geçirmek. Grip geçiren insanlarda ömür boyu kalıcı olan ve üstelik de mutasyona uğrayan virüslere karşı da koruma sağlayan bir bağışıklık meydana gelir.
Haftanın yemişi: Hünnap
100 gramında 79 kcal olan hünnapın vitamin dağılımı yüzde 5 A vitamini, yüzde 17 B vitamini türevleri ve yüzde 83 C vitamini şeklindedir. Potasyum, demir, manganez, magnezyum, fosfor, kalsiyum, çinko ve sodyum mineralleri açısından zengindir. Hünnabın rahim ağzı ve meme kanseri hücrelerinin canlılığını baskıladığını gösteren araştırmaları da hatırlatırım.
Tereyağı kalp hastalığı yapmıyor diyabeti azaltıyor
15 ülkede 636 bin kişi üzerinde yapılan 9 çalışmanın analizinde günde bir yemek kaşığı tereyağı tüketilmesinin kardiyovasküler hastalıkları, koroner kalp hastalıklarını, felçlerle ilişkili olmadığı gibi diyabet riskini azaltabileceği ortaya çıktı.
Araştırma medyada “Tereyağı aklandı” diye yer aldı. Tereyağı kirli değildi ki aklansın. Burada marketlerde satılan ve üzerinde “tereyağı” yazan margarinlerden bahsetmiyorum. Gerçek tereyağı ilkel metotlarla yapılan köy tereyağıdır. Köy tereyağı zeytinyağı ile beraber en sağlıklı yağdır ve bırakın sağlığa zararlı olmasını yenmemesi sağlığa zararlıdır. Kronik hastalıkların esas sebebi tereyağı veya kolesterol değil, şekeri, trans yağlar ve işlenmiş hububattır, yani hazır gıdalardır.
"Grip aşılarına aslında aşı denerek diğer aşılara ayıp ediliyor"
Bağışıklığımızı nasıl destekleriz?
Neredeyse her gün “Doktor Bey, bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebiliriz? Hangi ilacı alalım, ne yiyelim ne içelim?” sorularıyla karşılaşıyorum. Küçük çocukları çok sık hastalanan anneler mucize bir ilacın, sihirli bir vitaminin, harika bir besin desteğinin adını öğrenmek arzusuyla yanıp tutuşuyorlar. Bunlar genellikle öyle herkesin bildiği şeylerin değil de, kimsenin bilmediği gizemli bir formülün veya adı duyulmadık bir bitkinin peşindeler. Peki, o zaman bağışıklık sistemini nasıl koruyabiliriz?
Allah büyük çoğunluğumuza mükemmel bir bağışıklık sistemi vermiştir. Bizim onu güçlendirmemize gerek yoktur. Biz sağlıklı insanların yapmaları gereken bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek değil onu desteklemek ve zarar veren etkenlere karşı korumaktır.
Bunlara dikkat!
-Bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarının başında ilaçlar gelir. Kendiliğinizden ve gelişigüzel ilaç kullanmayın. Birçok hastalığın ilaç almadan da kendiliğinden geçtiği, en büyük ilaç israfının modern tıptan kaynaklandığı aklınızda olsun.
-Bağışıklığı kuvvetlendiren mucize bir yiyecek veya içecek olmadığını bilin. Mayalı, lifli, işlenmemiş gıdaları makul miktarda ve günde iki öğün tüketin. Haftada 1-2 kere taze balık yiyin. Tereyağı ve zeytinyağından şaşmayın. Soğan, sarımsak, her türlü ot sofranızda eksik olmasın.
-Tüm işlerinizi kendiniz yapın, gideceğiniz yerlere yürüyerek gidin, yazın denize girin ama deli gibi spor yapmayın.
-Öğle vakti yarım saat güneş banyosu yapın.
-Düzenli uyku vücudumuzu enfeksiyonlara karşı güçlendirir. Her gün ortalama 8 saat tam karanlıkta uyuyun. Mümkün olduğu kadar hep aynı saatlerde yatağa girin. Erken yatın, erken kalkın.