Çanakkale Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen Kariyer Günleri’ne katılmak için Filinta dizisinin Esad Paşa’sı Yosi Mizrahi, oyuncu Burak Hakkı ve sinema dünyasında ses getiren kampanyalara imza atan, iletişimci Nizam Eren’le Çanakkale yollarına düştük. Keyifli bir yolculuğun ardından cumartesi sabahı yaklaşık 350 kişilik genç bir toplulukla dizi ve sinema dünyasını, kariyerleri için neler yapmaları gerektiğini konuştuk. Yosi, Burak ve Nizam’la eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bizi çok iyi ağırladılar. Çanakkaleli olan Nizam Eren her şeyimizle ilgilendi. Yaklaşık 1.5 saat süren söyleşiden anladığım gençlerin gerçekten umuda çok ihtiyacı var. Başarı onlara çok uzak bir kavram gibi geliyor. Ancak küçücük bir umut kıvılcımı onları harekete geçirmeye yetiyor.Burak’ın bahçesi varDönüşte Burak Hakkı’nın Saroz’un Güneyli köyündeki bahçesine uğradık. Burak oğlu Rüzgar için şahane bir yatırım yapmış. İçinde onlarca meyve ağacı, domatesler, salatalıklar, patlıcanların olduğu kocaman bir bahçesi var Burak’ın. Annesi ve babası orada yaşıyor. Toprakla uğraşmaktan o kadar mutlular ki, bu yüzlerine yansımış. Bahçenin bazı yerlerinde hoparlörler var. Burak’ın babası çardaktan müzik yapıyor. Siz bahçede gezerken 80’lere, 90’lara gidiyorsunuz. Rüzgar ayakkabılarını atmış, toprağa basıyor. Kesinlikle çok şanslı Rüzgar. Akranları teknoloji içindeyken o toprakla oynuyor. Burak ve ailesi inanılmaz misafirperverdi. Mangalın ardından İstanbul yoluna düştük. Tabii Burak’ın annesinin yanımıza verdiği eriklerle... Yosi Mizrahi’yle çok iyi anlaştık. İnanılmaz anılar dinlendim ondan ve çok kahkaha attım. Yaşadıklarından kesinlikle stnad-up yapması gerektiğini düşünüyorum. Benim için çok renkli bir hafta sonuydu. Çanakkale’de çok iyi ağırlandık, herkese teşekkürler ama aklımda kalan son şeyi mesleklerine yeni başlayanlara söylemek lazım... Önünüze onlarca engel çıkacak, sizi yıldırmaya çalışanlar olacak ama siz hiç korkmayın. Kendinizi geliştirin. Bilgi ve cesaret sizi bir adım öne götürecek ve korkmayın. Unutmayın, korkarsanız ölürsünüz...
Cuma gününün en ilgi çekici haberi, İngiltere’de yayınlanan 30 saniyelik bir reklamın ortalığı karıştırmasıydı. Reklamda insana benzeyen Sally adındaki bir robotun yaptıkları anlatılıyordu. Reklamda, “Robot, evde bir hizmetçi gibi çalışıyor, bulaşıkları yıkıyor, yemek yapıyor, hatta ailenizden biri gibi oluyor” cümlesi kullanılıyordu. Reklamın sonunda Persona Synthetics adındaki bir şirketin insan robotları yakında satışa çıkaracağı söyleniyordu. Reklamın yayınlanmasının ardından şirketin web sitesine yarım milyon kişi girdi, Google’da 100 bin kişi arama yaptı. Sonunda reklamın İngiliz TV kanalı Channel 4’te başlayacak olan Humans adlı bir dizinin tanıtım kampanyası olduğu ortaya çıktı. Bildiğiniz kıskançlıktan çatladım. Çünkü biz hâlâ iki kişinin aşkını ve sorunlu ailesini dizi yaparken, elin İngilizleri robotların hikâyelerini dizileştiriyor. Üstelik öyle bir tanıtım yapıyorlar ki, tüm dünya birbirine giriyor. Bizde tanıtım bir basın bülteninden ibaretken, Humans dünyada bir içerik, olay yaratıyor. Hiç Batı hayranlığı yaptığımı düşünmeyin. Dizilerimizi dünyaya satmaya başlamışken, neredeyse 70 ülke Türk dizisi izlerken bir adım ileriye gideceğimize 2002’ye döndüğümüzün umarım herkes farkındadır…Toygan Avanoğlu’nu fark edin!Uzun süredir oyunculuk performansıyla alkışı hak ediyor Toygan Avanoğlu ama arkadaşım olduğu için ben bile görmezden geliyorum. Malum, bu devirde biriyle arkadaşsan hemen kıyak yaptın yaftası yapıştırılıyor. Ama geçtiğimiz çarşamba ekrana gelen Güzel Köylü bölümünde karısının hamile olmadığını öğrendiği anda öyle bir oyunculuğa imza attı ki, onu yazmak farz oldu. Zira bizi gülerken ağlattı, ağlarken de güldürdü. Uzun süredir bu potansiyelde oyuncu çıkmıyor. Başka bir ülkede olsa çoktan göklere çıkartılmıştı. O nedenle herkese Toygan Avanoğlu’nu izlemeyi öneriyorum. Onu fark etmekte geç kaldınız. Bünyamin’e fazla uzak kalmayın, benden söylemesi...‘Erkeklere Ölüm’ dediDizi, sinema filmi ve tiyatro oyuncularına imza atan Murat Gürvardar’ın ilk romanı “Erkeklere Ölüm” çıktı. Ben henüz tamamını bitiremedim ama bir erkeğin gözünden kadına uygulanan şiddeti okumak yalnız olmadığımızı hissettirdi bana... Murat, farklı bir söylemle yola çıkmış. O nedenle okuyalım. Çünkü ancak okuduğumuzda birbirimizi anlayacağız.
Ulan İstanbul dizisinin setine gittiğimde tanışmıştım Elif Çakman’la... Cemile karakterine hayat veriyordu ve ben onu izlerken çok eğleniyordum. Ama hikâyesini bilmiyordum. Perşembe akşamı yeni katıldığı Kocamın Ailesi dizisinde izledim onu. Yine çok eğlenceli bir karaktere hayat vermiş diye tebrik etmeyi düşünürken Instagram hesabında bir fotoğraf gördüm ve şoke oldum. Eşini kaybettiği yazıyordu. Herkes taziyelerini iletirken ben kendimi “Neden öldü?” diye araştırma yaparken buldum. Karşıma öyle bir hikâye çıktı ki, bunu bir film olarak izlesem “Yok artık böyle bir son olamaz” derdim. Ama gerçek hayat acıydı. Bu hikâyeyi gözyaşlarıyla okudum ve sizinle de paylaşmak istedim. Turan Selçuk Öztürk, TEGV gönüllüsü ve özel bir firmada teknik müdürlük yapıyor. 14 Haziran 2010’da bir arkadaşı vasıtasıyla oyuncu Elif Çakman’la tanışıyor. Birbirlerine aşık oluyorlar. Ama Turan Elif’e “Ben hastayım” diyor. Turan’ın doğuştan kalbi delik. Geçirdiği ameliyat sonrasında akciğerle kalp arasındaki PDA damarının açık kaldığı tespit edilmiş. Geç tespit edildiği için ameliyat şansı olmamış. O nedenle sık sık hastanede kontrol altına alınıyor. Ama Elif bunu hiç umursamıyor ve “Seni seviyorum” diyor.Hastanede evlendilerİlişkileri 4 yıla ulaştığında evlenmeye karar veriyorlar. Ancak yurt dışından bir ilaç bekledikleri için hastane oldukları için geçtiğimiz yıl 14 Haziran’da hastanede evleniyorlar. Balayı da hastanede geçiyor. Ama çok mutlular. Çünkü birbirlerine aşıklar. Aşkı onlarca cümleyle tanımlamış büyük yazarlar... Ama onların aşk tarifi beni en çok vuran oldu: “Aşk serum çubuğunu paylaşmaktır.” Hastalığı umursamadan birbirine umut olan bu çift dün ayrıldı. Ne yazık ki, Turan Selçuk Öztürk perşembe günü vefat etti. Ben böyle bir aşkın karşısında sadece saygıyla eğilebilirim. İlişkilerin vıcık vıcık olduğu bir dönemde birbirine böyle bir aşkla bağlı olan bir çifti görmek umut verdi. Sonuç ne olursa olsun, Elif ve Turan’ın aşkı gerçekti. Elif Çakman, sen iyi oyuncu olmak dışında, gerçekten iyi insanmışsın. Zaten aşık bir kadın iyidir. Başın sağ olsun! Hayat sana çok büyük bir aşk verdi. Kaybettim diye düşünme çünkü o aşkla kazanan sen oldun.
Aşk Yeniden dizisi her bölüm yan hikâyelerin açılmasıyla sürüyor. Fatih ve Zeynep’ten sonra, Selin ve Orhan kavuştu. Geriye Mete ve Fadik kalmıştı. Son üç bölümdür Mete’nin Fadik’e ilgisine şahidiz ama ne zaman açılacak diye bekliyorduk. Sonunda salı akşamı ekrana gelen bölümde şahane bir ilan-ı aşka imza attı. Emre Erkan ve İlkem Ulugün’ün doğal oyunculuğuyla sahne büyüdü. Çünkü bu ilan-ı aşk, teknoloji çağına, yaşanan hıza büyük bir gönderme yaptı. Mete Fadik’e “Ben Fiber’im ya, içinden ışık geçen bir şey. İşte o ışık sensin. Ben harddiskimde ne varsa silip sadece seninle doldurdum. Yüzlerce ağ arasından ben sana bağlandım Fadik. Çünkü beni en çok sen çektin. Galiba ben sana aşık oldum. Harddiskim çökene kadar seni bekleyeceğim” dedi. Senaristlerin kalemine sağlık. Her şeyin hızlı tükendiği bir dönemde aşkın hızla ilgisini olmadığını bu diyalogla kanıtladılar.Seyirciye oh çektiren evlilikÜç sezondur Mahir ve Feride’nin evlenmesini bekliyoruz Karadayı dizisinde... Başlarına gelmeyen kalmadı ama birbirlerinden hiç vazgeçmediler. Sonunda pazartesi akşamı ekrana gelen bölümde Feride’nin hamile olduğunu öğrenen Mahir ona sürpriz bir nikah hazırladı. Biraz zor oldu ama Feride’yi de evlenmeye ikna etti. Birbirilerine “Evet” dedikleri anda seyirci oh çekti. Çünkü 110 bölümdür bu anı bekliyordu. Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel bu aşk sahnelerini gerçekten yaşatıyorlar. Feride’nin Mahir’i görünce elini ayağını nereye koyacağı bilememesi, Mahir’in “Sevdam” derken gözünün içinin gülmesi seyirciye geçiyor. Ama son bölümlerde dizinin Suna’sı İrem Kahyaoğlu performansıyla alkışı fazlasıyla hak ediyor.Paramparça’da metres sorunuBugün kafayı dizilerdeki aşk sahnelerine taktım galiba. Paramparça’nın pazartesi akşamı ekrana gelen bölümünde Gülseren metres olmayı kendisine yediremediği için Cihan’ın ona tuttuğu evi terk etti ve kendi evini tuttu. Cansu’da onun yanına yerleşti. Cihan Gülseren’e hak verdi. Ancak daha sonra ikiliyi, liseliler gibi buluşup aşk tazelerken izledik. Sonuçta evli bir erkekle beraber yaşayan kişiye metres deniyor. Beraber yaşamayıp aşk yaşayınca durum mubah olmuyor. Çünkü Gülseren gibi bir karakter evli bir adamla olmayı kendisine yediremez. Oysa son bölümlerde evli bir adamla olmayı değil, parasını yemeyi kendisine yediremiyor.
Geçtiğimiz yaz hayatımıza HanKer ya da diğer adıyla ZeyKer girdi. Şimdi o ne diyenleriniz varsa, Hande ve Kerem ya da Zeynep ve Kerem’in kısaltılması. Güneşi Beklerken dizisinin oyuncuları Hande Doğandemir ve Kerem Bürsin’den bahsediyorum. İkili kısa sürede gençlerin idolü haline geldi. Aslında sadece gençlerin demek yanlış olur. Uzun yıllardır bu kadar uyumlu bir çift bulmakta zorlanan dizi sektörüne öyle bir düştüler ki, kısa sürede fenomene dönüştüler. Güneşi Beklerken bitti ama etkileri bitmedi. Kerem Bürsin, Şeref Meselesi’ne başladı. Hande Doğandemir ise Racon’a... Ama unutulmadılar. Sanırım uzun yıllar bu uyumu tekrar bir araya getirmeye çalışacak yapımcılar...Şükrü Özyıldız’la oynuyorGelelim, Kerem Bürsin ve Hande Doğandemir’in bu yaz ne yapacaklarına... İkisi de sinema filminde rol alacak. İkisi de Avşar Film’le anlaştı. Ancak ayrı ayrı filmlerde olacaklar. Önce Hande Doğandemir’le başlayalım. Yapımını Avşar ve DNZ Film’in üstlendiği, Andaç Haznedaroğlu’nun yazıp yöneteceği “Her Şey Aşk İçin” filminde rol alacak. Doğandemir’in partneri Şükrü Özyıldız olacak. Romantik komedi türündeki filmin çekimleri temmuz ayında başlayacak.Partneri Fahriye EvcenAşk-ı Memnu, Kuzey Güney gibi dizilerin yönetmeni Hilal Saral ilk filmi için yönetmen koltuğuna oturuyor. Yapımını Avşar Film’in, senaryosunu Melek Gençoğlu’nun kaleme aldığı film “More Than Blue-Hüzünden Öte” filminin adaptasyonu olacak. Yani anlayacağınız duygusu çok yoğun, bol bol ağlayacağımız ama aynı zamanda şaşıracağımız bir aşk filmi geliyor. Filmin başrollerini ise Fahriye Evcen ve Kerem Bürsin paylaşıyor. Filmin çekimleri haziran ortasında başlıyor. Yani bu yaz Hande Doğandemir ve Kerem Bürsin sinema filmi setine çıkıyor. Ancak Hande güldürürken, Kerem ağlatacak gibi görünüyor.
Bu hafta sonunu iki ölüm haberiyle geçirdik. İlki büyük usta, oyuncu, yönetmen, insan Zeki Alasya’nın ölümüydü. Cenazesinde gözyaşları sel oldu, bu kez bizi güldürmedi ama iyi bir oyuncu olmaktansa, iyi bir insan olmanın daha önemli olduğunu herkese gösterdi. Cenaze namazında iğne atsan yere düşmezdi. Sanatçı dostlarının dışında onu seven, hiç tanışmamış ama yıllarca ekrandan evlerine konuk etmiş sevenleri vardı. Sanki ailelerinden biri ölmüş gibi canları yanıyordu. Levent Camii’nde imam “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sorduğunda herkes canı gönülden haykırarak hakkını helal etti. İnsan galiba bu cümleyi duymak için yaşıyor. Sen öldüğünde arkandan bu kadar gönülden helal edildiğini duymak için... Bu senin o hayatta iyi biri olarak kalmayı başardığını gösteriyor. Zeki Alasya’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm Türkiye’ye başsağlığı diliyorum. Sanatçılar ölmez, onu hep yaşatacağız.Evren’in ölümüyle sinirler boşaldıİkinci ölüm haberi cumartesi gecesi saat 23.00’te geldi. 7’nci cumhurbaşkanı, 12 Eylül 1980 darbesinin mimarı Kenan Evren 98 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ama ne acı ki, bu ölümün arkasından bir tane bile iyi söz çıkmadı kimsenin ağzından... Özellikle sosyal medyada bir bayram havası vardı. Hatta #hakkımızıhelaletmiyoruz ve #kötübilirdik diye hashtagler açıldı. Bizler ölünün arkasından kötü konuşmayan, üzülen bir toplumuz ama Kenan Evren o kadar can yaktı ki, toplum ölümüyle bir sinir boşalması yaşadı. Ne acı değil mi, bir tarafta bir sanatçının ölümüne ağlarken, diğer tarafta bir askerin, cumhurbaşkanının ölümüne sevindi bu toplum. Ben 23 Mayıs 2006 yılında Vatan gazetesi için bir röportaj yapmıştım Evren’le... “Bugün hâlâ asmayalım da besleyelim mi diyorum!” demişti. Cenazesi yarın devlet töreniyle Ankara Devlet mezarlığına defnedilecek.
Perşembe günü yazın başlayacak 15 diziyi yazdıktan sonra 16’ncı bir dizi daha eklendi. Yapımını Medyalab’ın üstlendiği dizi atv’de ekrana gelecek. Başrollerini Ali Ersan Duru ve Burcu Binici’nin paylaştığı Aşk Zamanı, beş kızını İstanbul’da zapt edemeyen otoriter bir babanın onları Ege’de bir kasabaya yerleştirmesini ve yeni yaşamlarını konu ediniyor. Anlayacağınız, Güzel Köylü’nün geçen yaz başlayıp hâlâ devam etmesi pek çok yapım şirketinin rotasını Ege’ye kırmasına sebep oldu. Önce Yeşil Deniz geldi, şimdi Kalbim Ege’de Kaldı ve Aşk Zamanı.Çilek Kokusu’nun tanıtımı çıktıNur topu gibi bir gençlik dizimizin ilk tanıtımı çıktı, Çilek Kokusu. Müziğinden, çekimlerine her şey çok steril ve “Gel beni izle” diyor. Tanıtımın mekânlarını çok beğendim. Demet Özdemir şahane gülüyor. Ama iş bana fazlasıyla Kiraz Mevsimi ve Kaçak Gelinler’i çağrıştırıyor. Sanki müzik Kaçak Gelinler’den, görüntüler Kiraz Mevsimi’nden gibi olmuş. Senaristi Aslı Zengin ve yönetmeni Filiz Gülmez Pakman Kiraz Mevsimi’ni ilk kuran isimlerdi. Belki de o nedenle bu kadar benzerlik vardır.Kara Para Aşk final yapacakBaşrollerini Engin Akyürek ve Tuba Büyüküstün’ün paylaştığı Kara Para Aşk dizisi gelecek ay final yapıyor. Bu nedenle dizinin takipçileri bir kampanya başlattı ve dizinin üçüncü sezona devam etmesini talep ediyorlar. Ama bu pek mümkün görünmüyor. Çünkü geçen sezon başlayan ve benim de çok severek takip ettiğim dizinin hikâyesinde artık bir sona gelindi. Bu saatten sonra geri dönüş yok. Ayrıca dizi bu sezon yükseleceğine düşüşe geçti ve bir türlü toparlayamadı. Aslında bu reytinglerle çoktan yayınına son verilebilirdi. Ama kanal işin arkasında durdu. Hatalar yok muydu? Tabii ki vardı. Diziye sürekli maçlar sebebiyle ara verilmesi yanlış karardı. Bir hafta olup, diğer hafta olmayınca seyircini başka diziye kaptırıyorsun. Hele rekabetin bu kadar çok olduğu bir piyasada... Sonuçta iki sezon devam eden ve bir finali olan iş izleyeceğiz. Bu devirde bunu beklemek bile zor. O nedenle bu işin arkasında duran herkesin emeğine sağlık.
Son zamanlarda sabahlar gece gibi ağırlaşmaya başladı. Neredeyse her gün çocukluğumuzdan bir parçamızı kaybediyoruz. Dün sabah da acı, ağır bir güne başladık. Hepimizin Himmet abisi, Nasip’i Zeki Alasya hayatını kaybetti. Mizah Festivali için Serap Matyaş, Metin Akpınar ve Zeki Alasya’yla görüştüğünde öğrenmiştim hasta olduğunu... Ama iyileşir ne de olsa deyip çok ciddiye almamıştım. İnsan birisini çocukluğundan beri tanıyınca sanki hiç ölmeyecekmiş gibi hissediyormuş. Belki de bizi hep güldürdüğü için ağlatacağını hesaba katamadım. Umur Bugay, önceki hafta “Zeki hastanede ve hastalığı ciddi” dediğinde korktum. Ama yine yakıştıramadım. Çünkü güçlü bir insandı Zeki Alasya. Daha birkaç ay önce Küçük Ağa’da Mehmet karakterini canlandırıyordu ve yine oyunculuğuyla ekranda ders veriyordu. Üstelik turp gibiydi. Değilmiş işte! Bize turp gibiyi oynamış. Ne oynasa inandığımız için buna da inandık. Mekanın cennet olsun Zeki Alasya! İnsanlar ölür ama sanatçılar ölmez. Zeki Alasya, bizim için asla ölmeyecek. Filmleriyle, dizileriyle yaşamaya devam edecek. Biz yine hüzünlendiğimizde yüzümüzü o güldürecek. Metin Akpınar, “Yarım gitti” dedi. Bir arkadaşlığı, dostluğu, kardeşliği daha güzel ifade edecek iki kelime duymadım ben. Zeki Alasya, bu ülke için çok büyük bir değer. Önce ailesinin, arkadaşlarının, Metin Akpınar’ın sonra tüm Türkiye’nin başı sağ olsun! Zeki Alasya’yı asla unutmayacağız. İnsan çocukluğunu unutamaz ki...Mizah Festivali iptal edildiBugün ve yarın Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Mizah Festivali, Zeki Alasya’nın vefatı sebebiyle iptal edildi. Projenin yaratıcısı Serap Matyaş’la konuştum. Gözyaşları içinde açtı telefonu... “İptal ettik. Biz mizah festivali yapalım diye yola çıktık. Türkiye bir usta oyuncusunu kaybetmişken, mizah denince akla gelen en önemli isimlerden biri Zeki Alasya’yken bu festivali yapamazdık. Zaten hepimiz o gün festival yerine cenazede olup son görevimizi yerine getirmek istedik. O nedenle başka bir tarihe erteledik.” Çok doğru bir karar almışlar. Sanat dünyasında bir tabir vardır. Şov durmaz, devam eder. Ama Zeki Alasya ölmüşken mizah olmaz.