Yeryüzü, aşkın yüzü olana dek

Haberin Devamı

Dün akşam İKSV Film Festivali’de Reyan Tuvi’nin belgesel filmini izledim: “Yeryüzü, Aşkın Yüzü Olana Dek”

Reyan, benim meşakkatli Orta Asya belgesel gezisi arkadaşım. 3 ay boyunca, o zamanlar Allah’ın unuttuğu yerlerde beraberdik. Beraber üç çöl (Gobi, Kızılkum, Karakum), bir kurumuş deniz (Aral), bir radyasyon bölgesi (Semey), bir sıra dağlar (Tanrı/Tien Şan Dağları) ve kilometrekarelerce bozkır aşmışlığımız var…

Reyan, belgeselci olmak için doğmuş. Dünyanın yedi bucağına belgesel çekmek için gitti. Geçen sene ise “belgesel”, evinin önüne geldi…

Gezi günlerinde elinde kamerasıyla her gün sokaktaydı. Çektikleriyle ne yapacağını tam olarak bilmiyordu (en azından ilk günler) ama çekmekten de kendini alıkoyamıyordu. Şarjı bitince evine gidiyor, yedek pilini alıyor, öbürünü fişe takıyordu.

Tonlarca gaz yedi... Defalarca ıslandı… Düştü, yaralandı, berelendi… İki üç günde bir araşıyorduk… Bazen buluşuyorduk, bazen birbirimize haber iletiyorduk.

Son konuştuğumda yeryüzü sofrasındaydı… “Yüze yakın saat çekim yaptım, bakalım ne yapabileceğim” demişti…

***


Geziciler, uzaktakiler (ve Başbakan) için otobüs yakan gençler (çapulcular!) demekti. Parkta ise Türkiye’nin daha önce hiç yaşamadığı ve bir daha da kolay kolay yaşayamayacağı bir dünya oluşmuştu.

Reyan Tuvi bu başka dünyayı o dünyadaki insanların ağzından anlatmış. Bildik insanlar değil. “Öteki” insanlar.

Bir Kürt delikanlı var mesela. Yüzünü göstermek istememiş. Ellerini görüyoruz. Elleri konuşuyor. Batıdakilerin “isyanı” onu önce çok şaşırtmış. Sonra çok sevmiş. Gezi’ye her gün gidip gelmiş. “Türkler, Kürtleri ilk defa anladı galiba” diyor. Yıllarca Kürt bölgesinde gaz yemiş biri olarak da “bu gaz başka gaz ama” diyor…

Çarşı grubundan bir genç var. Abbasağa Park konuşmalarının moderatörü. Necmi.

Anti kapitalist Müslümanlar’dan genç bir çift var… Sedat ve Fatma. Sedat yeryüzü sofralarını fikir babası. Nasıl da güzeller! Nasıl da netler! Ve nasıl da âşıklar birbirlerine!

Sokaklarda yaşayan bir delikanlı var… Sivaslı Çiko. “Ben sokak çocuğuyum. Hayatım boyunca itildim kakıldım. Sokaklarda normalde insanlara karşı direnirken Gezi’de insanlarla beraber direndim” diyor…

“Ben eskiden ırkçıydım… Kürtlerden, Alevilerden, geylerden, translardan nefret ederdim” diyen bir genç anne var. Zümrüt. Gezi’yle beraber tüm düşünce yapısının nasıl altüst olduğunu anlatıyor tüm samimiyetiyle…

“Ben eskiden dünyadan haberi olmayan apolitik bir insandım” diyen bir lise öğrencisi var… Adı da tesadüfe bakın ki Diren! Dalga geçer gibi. “Direnmeyen Diren’den direnen Diren’e dönüştüm” diyor.

Hemşire Nuray var… “Çılgın Hemşire” diye basına yansımıştı. Yaralıları yakındaki evine taşıyan o cevval kız… O şahane, o deli, o hakikaten çılgın kız…

Yeşil tişörtlü Özgür var… Çılgın Hemşire Nuray’la Gezi Parkı’ndaki revirde birbirlerine aşık olan Özgür. Sonra evlendiler biliyorsunuz. Gezi Parkı’nda yapmaya çalıştıkları düğünlerine de devletimiz ELBETTE Kİ izin vermemişti.

Ah evet tabii.. Sonra DEVLETİMİZ var. Bol bol… Valimiz var, (mutlu mesut) ikişer çifter belediye başkanımız var. Hayır devletimiz konuşmuyor Reyan’a. Sadece gaz sıkıyor, su sıkıyor… Durmadan gülünç ve zavallı yalanlar söylüyor…

Sağır ve dilsiz bir eylemci var sonra… O da konuşmuş Reyan’a. İşaret diliyle. O anlatırken tüm dünya susuyor, film sessizliğe gömülüyor.

Feminist bir gey var. Hasan Hüseyin Şehriban. “Babamın değil annemin adını soyadı olarak kullanıyorum” diyor kendini tanımlarken. Eskiden sokakta zorlukla yürürken, Gezi’de koca bir ailem oldu… diyor.

***


Reyan, bilerek dış ses koymamış. Bilerek bir “televizyon belgeseli” yapmamış. Derdi uzun metrajlı bir haber hazırlamak olmamış. Belgesele şiir katmış. Adı da zaten Adnan Yücel’in şiirinden geliyor.

Sonunda neredeyse bütün salon ağlamaklı oldu. Rüya, bir kez daha, bu sefer salonda bitti…

Bundan sonra İşçi Filmleri Festivali’nde (1-8 Mayıs 2014, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, İzmir ) gösterilecek. Denk gelirseniz kaçırmayın… “Yeryüzü Aşkın Yüzü Olana Dek”…

DİĞER YENİ YAZILAR