Haberin Devamı
Şimdi hikayelerini dinliyoruz bir bir.
Medya, Gülben Ergen’inden Esra Erol’una, neredeyse topyekûn orada.
Parça parça, kısım kısım sunuyorlar bize.
Yoksulların yoksun hikayelerini.
Dinliyoruz.
Daha önce ilgilenmediğimiz hayatları artık ilgilendiriyor bizi.
Kimi Ağrı Patnos’tan gelmiş… 11 nüfusa bakıyor…
Kimi Balıkesir İvrindi’den… 8 nüfusa bakıyor...
Kimi Türk, kimi Kürt…
Yoksulluk birleştirmiş onları.
Topraksızlık bir araya getirmiş...
Güneş altında ekip biçip, meyve, sebze tahıl toplayacaklarına…
Dehlizlere girmişler…
Aynı dehlizlerden, aynı karanlıklardan çıkarmışlar ekmeklerini…
Biri “ekmek” demiş biri “nan”.
Yangın ikisini de kavurmuş…
Sonra başka madenlerde yeniden mesaiye başlayan diğer yoksul madencilere bakıyoruz…
Şaşırıyoruz bir an.
Nasıl diyoruz? Nasıl girerler?
Unutuyoruz zira…
Fakir yine fakir…
Kaza oldu diye kimse zenginleşmedi…
Bulup bulabildiği biricik işini kaybetmek istemiyor.
“Siz niye üzülüyorsunuz ki?” demiş biri twitter’da. “Onlar nasılsa bizden. Yani AKP’ye oy verenler…”
İçim öfke doluyor.
“Bu nasıl bir kafa?” diyorum. Ölümün oyu, partisi mi var?
“Aramızdaki fark işte bu” diyecekken…
Susuyorum.
Cevap vermiyorum.
İnanmıyor olsalar da… Evet üzülüyoruz.
Ve tam da bu nedenlerle kızıyoruz.
Ama size değil.
Seçtiğinize.