Haberin Devamı
İki gün önce harikulade bir şey oldu. Adana Otistik Çocuklar Derneği Başkanı Fehmi Kaya nefis bir açıklama yaptı.
Herkes “otistik çocuklar doğuştan ateisttir. Çünkü inanç alanları yoktur” sözüne tepki gösterdi ama esas bomba bu lafı değil, şu lafıydı:
“Araştırmalar doğal olarak otistik çocuklar ile ateistler arasında bir bağlantı var diyor. ABD ve Kanada’da, ateizmin, otizmin bir farklı versiyonu olduğu söyleniyor”
Sözleri tepki çekince bir “düzeltme” yapayım dedi ve daha da batırdı:
“Otistikler empati kurmayı beceremezler, ateistler de empati kuramazlar”
Otizm: Otizm üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Düzenli seyir izleyen bir beyin gelişme bozukluğudur. Ana özellikleri sosyal etkileşim bozuklukları, iletişim bozuklukları, sınırlı ilgi ve yineleyici davranıştır. Otizmi olanların yarıya yakını gündelik iletişim gereksinimlerini karşılayacak kadar bile konuşma becerisi geliştiremez.
Ateizm: Ateizm ya da tanrıtanımazlık, tüm tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği akıl yoluyla açıklamayı kabul eden bir felsefi düşünce akımı. Ateizm inanç koşullanmalarını, hayalî yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısıyla tanrının yanı sıra tüm metafizik inançlar ve tüm ruhanî varlıklar da reddedilir.
Empati: Bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Doğuştan empati yeteneğimiz yüksek olmakla birlikte, uygun şartlarda hızla kaybedilebilen bir yetenektir. Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu: hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak ve kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır.
Fehmi Bey özetle “ateistler zeka özürlüdür” diyor. Ateistler otistik olmasalardı elbette Allahın varlığına inanacaklardır. Ama beyinleri arızalı. O nedenle inanç alanları yok.
Bunu, cahil bir kişinin fikir özgürlüğü olarak değerlendirmek de mümkün ama yapmayacağım.
Bir deneme olması maksadıyla Fehmi Bey’i mahkemeye vereceğim. Mahkeme dilekçem Fazıl Say’ı mahkemeye veren Emre Bukağılı ile tıpa tıp aynı olacak. Sadece isimler, yer ve ifadeler değişecek.
Avukat arkadaşıma sordum ne yazık ki aynı savcıya gidemiyormuşum. Olay Adana’da geçtiği için Adana’daki bir savcılığa vermem gerekiyormuş dilekçeyi.
İnsanları mahkemeler yoluyla susturmak değil maksadım. Memleket zırvalayanla dolu.
Burada amaç Türk adaletinin “inançlara” ne kadar eşit mesafede olduğunu test etmek. Hep beraber göreceğiz.