Söylenmesi gereken bütün sözler söylendi

Haberin Devamı


Onların anneleri kürtaj olmadı... İsteyerek doğurdu, severek büyüttü... Ama bu ülkenin toprakları onları koruyamadı...

İsviçre’de doğmuş olsalardı...

Bu gencecik yaşlarında...

Olsa olsa az rastlanan trafik kazalarında ölürlerdi...

Ama Türkiye’de doğunca işler değişiyor.

34 kişilik kaçakçı kervanını gayet güzel gören Heron’lar, 300 kişilik eli silahlı koca bir çeteyi göremiyor...

Oradan buradan oluk oluk akan istihbaratlar, yeri gelince “ben verdim, yok bizim kendi istihbaratımız” diye paylaşılamazken...

Söz konusu PKK baskını olunca ortadan kayboluveriyor...

Gelmemiş oluyor...

Gafil avlanılmış olunuyor...

***


İnanıyor musunuz?

***


Geçen gün akademisyenlerden biri Uludere hakkında şunu demişti. (Bir saattir kim demişti diye bulmaya çalışıyorum ama bulamadım.) “Mesele istihbaratın kimden geldiği değil. Mesele istihbaratın beklenmesidir. Yani baskın yapılacaktır, ona göre istihbarat ısmarlanmıştır. Karar istihbarattan sonra değil, öncesinde verilmiştir...”

Bu kadar teknolojik imkana rağmen karakollarımız baskına uğrayabiliyorsa demek ki biz “savunma” yapmıyoruz. Sadece “saldırı” yapıyoruz.

Bilerek veya isteyerek veya imkânımız yok.

Bilmiyorum.

***


“Bu karakollar sivillerin hayatını karartmak dışında ne işe yarar” diye defalarca sordum, sorduk ama bir Allahın kulu dürüstçe cevap vermedi şimdiye kadar.

Bu karakollara en az 20 kere yolum düşmüştür. Tunceli’sinden, Çemişkezek’ine, Iğdır’ından, Çukurca’sına kadar. Dün baskın gören ve 8 askerimizi kaybettiğimiz Dağlıca Karakolu da bunların içinde.

Hemen hemen hepsine de girdim. Askerlerle, komutanlarla çay içtim, iki sohbet ettim...

Hepsi “gel beni vur!” diyen, düşmanı vurmaya adeta tahrik eden, rüzgârlı, ıssız ve uğursuz noktalarda...

Kum torbalarının arasına taşın toprağın, betonun nöbetini tutuyorlar.

Taşın toprağın ama insanın DEĞİL!

Cansız nöbeti!

Güneş nöbeti!

Rüzgâr nöbeti!

Bir ara bu karakolların kapatılması fikri ortaya atılmıştı.

Madem istendiği zaman havadan bulma ve vurma imkânı var, neden insanları Allahın ıssızlığında “av” olsunlar diye dikiyoruz?

Neden harcıyoruz bu gençleri, yetişmiş komutanları?

***


Benim umudum uzun süredir yok.

PKK silah bırakmayacak. Belli.

TSK “gel beni vur” karakollarından vazgeçmeyecek. Belli.

Gençler “vicdani ret” yapmayacak... O da belli.

Söyleyecek başka laf kaldı mı?

DİĞER YENİ YAZILAR