Akit gazetesi manşeti basmış: “İşte o evlerin faturası: Kızlı-erkekli kalınan evlerde son dönemlerde yaşanan tüyler ürpertici manzaralar, kemalist-liberal ittifakın nasıl bir ahlaksızlığı savunduğunu gözler önüne seriyor... Gayrı meşru çocuk dünyaya getiren üniversiteliler arasında çocuğunu boğan da var, balkondan fırlatan de çöpe atan da...”
- Kemalist-liberal ittifak? Hmmm... Pek ilginç... Her ikisi de bileklerini kessen böyle bir ittifaka girmez!
- Çocuk boğmaya biz “ahlaksızlık” değil cinayet diyoruz.
- Bizler kişiden kişiye göre değişebilen ahlak normlarına göre değil evrensel insan haklarına göre hareket ediyoruz.
- 12 yaşında kızların imamın rızasıyla evlendirilmesi ve cinsel ilişkiye sokulması, hamile bırakılıp çocuk doğurtulmalarına, “çocuk istismarı” “çocuk tecavüzü” ve hatta “pedofili” diyoruz. Ahlaksızlık değil düpedüz suç. Bunu devletin önlememesi büyük bir “vahamet”. Fakat imamların bunu dinen meşru kılması da başka bir “suç”. Yasa dışı bir işe yataklık yapmaktır bu. Neden nikah kıyan imam da suçludur denmiyor?
- Reşit gençlerin “sevişmesi” sizi bu kadar rahatsız ediyor da 12 yaşındaki “çocuklara” imam şehadetinde ve rızasında “tecavüz” edilmesi rahatsız etmiyor, ahlaksız gelmiyor. O zaman başbakan gibi sorayım: Henüz yedinci sınıfa giden kızınıza “bu” yapılsa memnun olur musunuz? O zaman hayırlı olsun.
- Bu kadar yıl kızlı erkekli bir hayatım oldu ama çocuğunu çöpe atan bir tanıdığım olmadı. Doğum kontrolü evet, kürtaj evet ama doğuran olursa da paşalar gibi bakıyor. Çöpten, kanalizasyondan, yastık altından çocuklar daha çok fakir ve görünüşte muhafazakâr mahallelerden çıkıyor. 2 aylık bebeğini evde bırakıp tatile giden “öğretmen” öğretmen olduğu için haber oldu zaten. Yani istisna olduğu için. Beklenmeyen, rastlanmayan bir durum olduğu için.
- Çocuk esirgeme kurumu on binlerce istenmeyen çocukla dolu. Bunların bir bölümü ensest, yani aile içi tecavüz çocuğu. Bu konu hiç ilginizi çekiyor mu? Ama pardon pardon. Başbakan size konu vermeden yazmıyorsunuz değil mi...
Evimizdeki intihar bombacıları: Bebekler!
İnsan nesli nasıl oldu da soyunu devam ettirdi hakikaten anlamak zor. Doğduğunda doğaya en uyumsuz yavru insan. Onu koruyacak ne bir postu var, ne dişleri var ne de tırnakları. Gözleri de görmez. Dahası yürüyemiyor bile. Yanına yemek koy, uzanıp alamaz... 2 haftalık bir kedinin zekâsı 2 haftalık bir insanın zekâsından 100 kat fazladır.
Yetmiyor biraz hareketlenmeye başlayınca da (mesela 7 aylık olunca) sürekli ölümle dans ediyor! Bebeklerin kendilerine zarar verme, tehlikeli maceralara atılma potansiyelini şaşkınlıklar içinde izliyorum. Indiana Jones yanında halt etmiş! Bebek arabasından kendini atmaya çalışmalar, ana kucağını devirmeye çalışmalar, prizlere parmaklarını sokmalar, elektrik kablolarını kemirmeler, saçma sapan şeyleri ağzına atıp yutmaya çalışmalar, koca oturma odasını onun için yorganlar, süngerler, şişme yataklarla oyun parkı yaptığımız halde illa ki yumuşak zeminden çıkıp sert bir yere kafayı vurmalar... Yürümeye başlayınca merdivenlerden aşağıya atlamalar... Biraz daha büyüyünce de camlardan atmaya kalkmalar.. Daha da büyüyünce ağaçlara tırmanıp düşmeler...
İnsan yavrusu neden bu kadar manyak? Beceremeyeceği işlere neden bu kadar hevesle ve şuursuzca kalkışır? Dahası nasıl olmuş da tükenmemişiz? İddia ediyorum dünya, bir günlüğüne çocuklarla adam gibi ilgilenmesin, bakın bırakıp gitsin demiyorum, sadece dörtte bir daha az dikkat etsin, yemin ederim yarısı ölür, önemli bir bölümü de sakat kalır!
Annelik/babalık veya bebek bakıcılığı: Alt değiştirmenin bile tehlikeli olduğu tatlı bir serüven!
Salla salla ipe diz
Haberin Devamı