Dün, yine bu köşede MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin “Hız yaptık polis durdurdu, ehliyet ruhsat dedi, rencide olduk” şeklindeki ifadesine yer vermiştim. “Valla biz de çok rencide oluyoruz ama yapacak bir şey yok” diye de takılmıştım.
Baş danışmanı Murat Yıldız aradı. Özcan Bey’in ifadesinin öyle olmadığını söyledi. Özcan Yeniçeri tam olarak şöyle demiş:
“08.05.2013 tarihinde yapmış olduğum basın toplantısında sarf ettiğim sözler kes yapıştır yöntemiyle ve bazı kısımları cımbızlanmak suretiyle saptırılmış, anlam hırsızlığı yapılmıştır. Basın toplantısında söylediklerim video görüntüleri ile sabit olmak üzere aynen şöyledir:
Şimdi tabii ki milletvekillerinin farklı bir statüde olmaları dolayısıyla bazı farklılıklarında getirilmesi aslında doğal karşılanması gereken bir husustur. Ama bunu vatandaşın ve kamu vicdanının kabul etmeyeceği bir ölçüde olması doğru olmaz.
Bakın milletvekillerine bu tür ayrımcılık tanımak yerine vatandaşa böyle bir ayrıcalığı tanımak lazım. Yani vatandaşı artık hastane köşelerinde itilip kakılır, yollarda itilip kakılır durumda olmaktan elbette çıkarmak lazımdır.
Milletvekilini güçlendirirken kamu vicdanını rahatsız edecek ve sizlerin kıyak dediğiniz şeyleri de gündeme getirecek bir tavrı doğru bulmak mümkün değil.
Polis ile ilgili sarf ettiğim sözler ise orada bulunan değerli basın mensuplarının şahitlik ettiği üzere memurun görevini yapması ile ilgili değil, kimlik-ruhsat-ehliyet istemesi değil, hoyrat ve kaba davranmasının eleştirilmesidir. Hepsi bu kadar. Necip Fazıl Kısakürek, “Çatık kaş; devlet denen zat!” diyerek despotik devleti tanımlar. Yalnız milletvekillerine değil her vatandaşa karşı memurun nezaketli ve kibar davranması esastır. Doğrusu budur... Bu dile getirilmiştir.”
Yiğidi öldür hakkını yeme... MHP’nin hiçbir politikası bana göre değildir, hatta net ve kesin bir şekilde söyleyeyim: MHP ne ise ben o değilim ama hata yapılmışsa düzeltmek vazifemiz.
Özlediklerim ve hiç özlemediklerim
- Kapalı alanlarda sigara yasağını özledim
- Suratsız pasaport memurlarını özlemedim
- Demlenmiş çay özledim
- Selamımı almayan sevimsiz taksicileri özlemedim
- T. musluğunu özledim (Açık açık yazınca bazıları tiksiniyormuş benden.. Şifre: WC)
- Sağda solda konuşulanı her şeyi anlamayı özlemedim. Zira dünyanın ezici çoğunluğu boş, yalan veya eksik konuşuyor. Ve bunu anlamıyor olmak aslında büyük lüks. Bu yazıyı yazdığım kafede mesela arkama oturan adam tam 1 saattir beynimi yedi. Söylediği her şey ya yanlış ya da eksik. Anlatmaya çalıştığı hiçbir şeyi tam hatırlamıyor ve ben durmadan müdahale edip o değil bu, öyle değil böyle demek istiyorum.
- “Eyvallah” demeyi özledim...
- Mazhar Alanson’u hiç özlemedim. Hele ki Steven Jobs taklidi yaptığı son reklamdan sonra harbi sıtkım sıyrıldı. Ölümüne herkesin üzüldüğü bir adamın bu kadar hızlı rantını yemek... Yemeğe çalışmak... Ahlaklı değil... İlginç hiç değil. Üstelik çalıştığım ve sevdiğim bir banka...idi..