Pazar Soruları

Haberin Devamı

Mescit yerine “Dua Odası” deyince... Ne olmuş oluyor? (bkz: İstinye Park AVM) Modern? Laik? Layt Müslüman? Arkadaşım “öyle bir yer ayırmışlar ya sen ona bak” dedi, bir şey diyemedim. Dua odası... Kulağa hoş geliyor tamam ama namaz “dua” mıdır “ibadet” mi? Arada bir fark yok mudur? Böyle bir detay kimsenin umurunda değil mi yoksa?

***


Spor salonlarına neden sadece zayıflar gelir? İki aydır gidip geliyorum, 38 bedenim ve aralarında en şişman benim, iyi mi! Deniz kenarında yürüyüş yapan şişman da görmüyorum. Nerede ne kadar zayıf, fit, güzel vücutlu varsa onlar haldır haldır yürüyor, onlar haldır haldır yüzüyor, onlar haldır haldır koşuyor. Bir acayiplik var ama anlamadım gitti. Gelin tombik arkadaşlar, gelin. Aramızda sizi de görmek istiyoruz. Aksi taktirde edeleli vicutlarımızı kimin gözüne sokacağız? Sıkı totomuzla kime hava atacağız? Dimdik memişlerle soyunma odasında kimi sinir etmek için cıbıl cıbıl saç kurutacağız? Herkes şahane, herkes güzel olmuyor ki! Kusurlu lazım bize...

***


Sigarayı bırakmaya bütün organlar çılgınca alkış tutarken neden bağırsak efendi itiraz eder? Bu arkadaş ne zaman kendine gelecek? Bu arada müdür-döt fıkrası doğru galiba. Hani döt beyne isyan edip müdür olmak istemiş. Ama demişler ki sen kim beyin kim, bırak allasen. O da “öyle miiii?” deyip kapıları kapatmış. Beden, dört günde patlama noktasına gelmiş. (Ulan bir fıkrayı kibar kibar anlatmak da amma zor ha!) Onun üzerine “tamam” demişler, “müdür sensin, yeter ki aç kapıyı, rahatlat şu vücudu”.

Dötlerin niye müdür olduğunu anladınız mı şimdi? (Bu arada umarım bir müdür fıkrayı dötünden anlayıp “hadi canım hadi... sen dinlen biraz” demez...)

***


Kitap Fuarına gitmek bir nevi “hac” mıdır? O kadar yolu hiç üşenmeden tepen o muazzam kalabalık hakikaten çılgınlar gibi kitap alıyor mu? Yazarla sözde tanışmak, ondan imza almak neden mühimdir? O kitaplar daha bir hevesle mi okunuyor? Sevdiğin yazarla tanışmaktan (ve hayal kırıklığına uğramaktan) benden başka kimse korkmaz mı? Diyelim o sırada karnı ağrıyordu veya çok yorulmuştu veya üşümüştü veya yaratılıştan mendebur bir insan ve sana aksi davrandı. O saatten sonra o adamın/kadının kitaplarını yine severek okuyabilir misin? İnsan böyle bir tehlikeyi nasıl göze alır? Zaten en fazla üç yazar beğeniyorum... Sevdiği yazarla tanışmak isteyen ve sonuçlarını göze alanı hakikaten çok cesur ama aynı zamanda çok ihtiyatsız buluyorum... Düşünsenize Paul Auster gelmiş ve bana “isim neydi canım?” diyor. Canım? İsim neydi? Bırrrr... Öleyim daha iyi...

***


Türkiye Cumhuriyeti çağdaş güzel bir cami yapamaz mı? Türkiye Cumhuriyeti betonu yeşilden daha çok olmayan park yapamaz mı? Türkiye Cumhuriyeti çağdaş güzel bir apartman modeli yaratamaz mı? Türkiye Cumhuriyeti topuklu pabuçla yürünebilen kaldırım döşeyemez mi? Türkiye Cumhuriyeti... Ok... Sustum.

DİĞER YENİ YAZILAR