Muazzam bir çalışma olmuş! Başından beri “kitaptan müze” fikrini olağanüstü buluyordum fakat bu kadar güzel uygulanacağını tahmin etmemiştim.
- Bina tam okurken hayal ettiğim gibi. Bordo renginden dar uzunluğuna, sokağındaki yalnızlığından, yüksek binalar arasındaki zavallılığına kadar... Ben biraz daha dökük hayal etmiştim, bu bir hayli bakımlı...
- İçeriye girince ev havasından ziyade profesyonel müze havası hâkim. Çok iyi aydınlatılmış, titizlikle oluşturulmuş harikulade bir müze. İnsan inanamıyor! Sözde Kemal’in sözde Füsun’a ait sözde eşyalarını toplayıp yerleştirdiği sözde olmayan GERÇEK bir müze!
- Orhan Pamuk yazardan ziyade bir güncel sanatçı gibi çalışmış. Kitabı daha yazarken müzede olacak olan cam kutuları tasarlamış. Füsun’un içtiği 4000 küsur sigara izmaritinin sergilendiği koca duvarda, her izmaritin altına o günle ilgili bir notu kendisi eliyle yazmış. Allah’tan el yazısı güzel.
- Cam kutular içinde eşyalar da öylesine konmamış. Her bir kutu başlı başına bir sanat eseri. Arka planı, bazen müzik veya ses efektiyle, bazen videosuyla, bazen gazete kupürüyle, bazen reklam afişiyle, bazen sigara böreğiyle “al evine as” güzelliğinde enstalasyonlar.
- Bir kutuda, Füsun’ların rutubetten kabarmış boyası ve su borusuyla evlerinin bir köşesi bile var! Hani lavabo falan tamam ama evin bir kirişinin parçası?
- Gezerken “Safiye Behar” projesi geldi aklıma. 2005 İstanbul Bienali’nin bir işiydi. Avusturyalı sanatçı Michael Blum, Safiye Behar diye İstanbullu Marksist Yahudi bir karakter yaratmış ve onu Atatürk’ün gizli sevgilisi yapmıştı. Şimdi İKSV binası olan Deniz Apartmanının bir dairesini de sözde sevgili Safiye Behar’ın evi gibi döşemişti. Oturma odasından yatak odasına, piyanosundan Atatürk’ün ona yolladığı sözde aşk mektuplarına kadar yüzlerce eşya, kitap ve sözde belgeyle döşenmiş bir yüzyıl başı dairesi. İnsanların çoğu, bu hikâyenin gerçek olduğunu sanarak ve bugüne kadar böyle bir evin hiç dokunulmadan kalmış olduğuna hayret ederek dolaşıyordu. Çünkü buranın olmayan bir insanın hiç olmamış evi olduğunu öğrenebilmek için tanıtım yazılarının, tanıtım röportajlarının sonuna kadar okumak gerekiyordu ama yeniden anladık ki insanlar sadece başlık ve spot okuyor. Dolayısıyla Safiye Behar’ı ve o daireyi gerçekten var olmuş sanıyorlardı.
- Binanın en üst katında Kemal’in bekâr odası var. Yatağı, komodini, az evvel içtiği suyu, çıkarttığı çorapları, notlarıyla hakiki bir oda yaratılmış. Ancak dürüst olmak gerekirse Kemal’in bekâr odası yerine, Füsunların oturma ve yemek odalarını görmek isterdim. Kitabın 350 sayfası orada geçiyor. Muşamba (mıydı şimdi unuttum) örtüsüyle, tabaklarıyla bir sofra; Kemal’i sinir eden çirkin biblolarıyla bir büfe; o dönemim programlarıyla siyah beyaz bir televizyon, rengi atmış kahverengi bir kanepe... Olsaydı daha iyi olurdu. Sanki.
- Kitabı dört yıl önce okuduğum için hayıflanmadım değil. Birçok teferruatı unutmuşum. Yeniden okumak gibi bir fikir zihnimi bir an yaladıysa da çıkıp gitmesi fazla sürmedi. Çok kalın. Şimdi okuyup hemen ardından müzeye gidecekleri kıskandım.
- Füsun ve Kemal’in suretleri yok. Yan karakterlerin var onların yok. Demek ki kendi hayal gücümüze bırakılmış.
- Doya doya gezmek iki saat sürüyor. Bir kafe olsa (Mesela “Masumiyet Kahvesi”) arada soluklanmak iyi olurdu. Bu arada uyanık bir girişimci hemen civarda bir “Masumiyet Kahvesi” açsa iyi iş yapar.
- Müze o kadar başarılı ki beraber gittiğim arkadaşımla aynı anda “gurur duydum” lafını ettik. Sonra da buna şaşırdık. Yurt dışında dolaştığımız bir müze için “gurur duydum” demeyiz. Ne oldu da dedik? Orhan Pamuk o kadar başarılı bir iş çıkarmış ki milliyetçi refleksimiz devreye girmiş. Hele de ellerinde Hırvatça, Slovence, Yunanca “Masumiyet Müzesi” kitabıyla gelen turistleri görünce...
- Füsun’dan bir hatırası olsun isteyenler için müze dükkanında kelebek küpeler var.
- Sokağa çıkınca bir anda Masumiyet Müzesinin bütün mahalleye yayıldığını düşündük. Zira etraf eskicilerle dolu.
- Kitabın dizisinin yapılacağı konuşuluyor. Bu söylentilerin gerçeklik payı nedir merak ediyoruz. En dizi olamayacak kitabı bu değil mi?
- Civardaki bir emlakçide gördüğümüz bir ilan: “Masumiyet Müzesi Sokağında full eşyalı Kombi + klimalı 1600 TL Kiralık Daire”. Sokağın ismi belli ki artık budur.
- Cuma akşamları 21.00’ye kadar açık.
- Althusser “masum okuma yoktur” der. Masum yazma da yoktur. Hele hele yazdığını masum müze yapmak da yok. Okuyup müzeye gidip röntgenlemek iyice masumiyet dışı. Ve bütün bunları Masumiyet Müzesi’nde yapıyoruz.
- Müzeyi oluşturanların isimleri görünür bir yerde değil. Web sitelerine (masumiyetmuzesi.org) baktım orada da bulamadım. Orhan Pamuk hepsini kendi mi yaptı? Buradan bu mu çıkar?
“Masumiyet Müzesi” hakkında fikirlerim
Haberin Devamı