Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Robin Hood stilinde vergi sistemimiz var! Mesela petrol gibi ürünlerde yüksek vergi uyguluyoruz. Bunu da eğitim ve sağlık gibi konularda fakirlere yardım için kullanıyoruz” demiş.
Ne güzel değil mi? “Masal” gibi bir hükümet! Bir tarafta “kötü” zenginler, bir tarafta gözleri mutluluktan yaşarmış “iyi” fakirler...
Fakat ben biraz kalın kafalı olduğum için bu masalı anlamakta zorluk çekiyorum.
1) Eğitim ve sağlık devletin “asli” görevi değil midir? Bu hükümet kendini bir yardım derneği veya bir STK veya bir vakıf falan mı sanıyor? Eğitim ve sağlıkta fakire “yardım” değil “hizmet” götürülür. Ama daha önemlisi senin bir vazifen de fakiri fakir olmaktan çıkaracak önlemler almaktır.
2) Hükümetimiz zenginler dışındakilerin develere bindiğini mi sanıyor? Fakir dediğimiz de belediye otobüsüne, dolmuşa, şehirlerarası otobüse binmiyor mu? Ona vermek için ondan da vergi almış olmuyor musun? Kaşığıyla verip sapıyla çıkarma denmez mi buna?
3) Ülkemizde nakliyat kervanlarla mı yapılıyor? Veya güneş ve rüzgar enerjisiyle yürüyen gemilerimiz, TIR’larımız, trenlerimiz mi var? Fakirin yemeği makarna da oradan oraya taşınmıyor mu? Petrol pahalı olunca başta gıda olmak üzere her şey ateş pahası olmuyor mu? Her tür üretim ve tüketimin temelinde petrol fiyatı varsa nedir bu? Sefalette eşitlik ilkesi mi?
4) Peki, madem böyle, o zaman neden eğitimde kişi başına harcadığımız para OECD ülkeleri arasında hâlâ en az? Nasıl bu kadar kötü eğitilmiş gençlerimiz olabiliyor?
5) Bu arada Robin Hood bir “haydut” değil miydi? Hani kötü Kral John’a başkaldıran? Hani haksızca zengin olmuş zenginlerin ellerinden mallarını alan? Benzetme hatalı mı olmuş yoksa “lapsus” mu? Haydut, “ahlaksız zengin” falan...
6) Ben hikâyenin hangi kısmındayım? Yılda 20 çocuk okutacak kadar vergi veren çirkin ahlaksız zengin mi, üç çocuğu da ayriyeten okutan iyiliksever orman cadısı mı, bu arada bütün bu yüke rağmen İngilizce bilen bir yardımcı bulamayan çaresiz Yamuk Prenses mi?
Bir metafor da Egemen Bağış’tan
Dün Dünya Metafor Günü gibiydi! Maliye Bakanı’nın “Robin Hood gibiyiz elhamdülillah” açıklamasından sonra bir metaforik twit de T.C. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’tan geldi:
Türk-Norveç dostluğunun nişanesi olduğunu söylediği “Vestland Mira” gemisinin denize indirilişine istinaden şöyle bir twit atmış:
- Dokuz yıl boyunca gemiyi karadan yürütürcesine zor ama kararlı bir mücadele verdik. Türkiye iktidarımızla yeniden “yelkenler fora” dedi. @Egemen_Bagis:
Buna en güzel cevap @kocabasoglu’ndan geldi:
- Bağış, “Hükümetimiz hem bir Fatih, hem bir Barbaros Hayrettin” diyor özetle. Birleşip Voltran’ı oluşturmuşlar. İdris Naim Şahin’den de “Nottingham Şerifi stili bir iç güvenlik politikamız var” açıklamasını bekliyoruz.
Hangi bakanlık hangi masal kahramanı olabilir, bir liste mi yapsak ne?
Mesela Eğitim Bakanlığı: “Pamuk Prenses ve yedi milyon cüceler gibiyiz.” (Prenses ısrarla uyanmıyor)
Mesela Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı: “Külkedisi gibiyiz” (Kabak ısrarla at arabası olmuyor)
Mesela Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı: “Bremen Mızıkacıları gibiyiz.” (Kovulduk ey halkım, unutma!)
Yılın Palavrası: “İyi Tarım”
A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel yönetimindeki Deşifre programı, bal, salam, sucuk ve süt ürünlerinin ardından, geçen cuma akşamı (20 Nisan 2012) akşamı da meyve sebzelerdeki zirai ilaç skandalını ortaya çıkardı.
Semt pazarından alınıp analiz ettirilen 10 adet meyve ve sebzenin 7’sinde, içine kadar işlemiş, yıkamayla geçmesi mümkün olmayan yüksek miktarda kanserojen zirai ilaç kalıntıları bulundu.
Ama daha fenası şu:
Tarım Bakanlığı tarafından “İYİ TARIM” sloganıyla hayata geçirilen ve çok ünlü marketlerin reyonlarında satışa sunulan sebze ve meyvelerde de durum farklı değil. 10 numunenin 6’sında yüksek oranda zirai ilaç kalıntısı tespit edildi.
Yani nereye gidersen git, nereden alırsan al durum aynı.
Peki organik adıyla satılan meyve sebzelerde durum nasıl?
O konuda da çok fena şeyler duyuyorum ama elimde somut bir araştırma yok henüz.
“İyi Tarım” kampanyası için yılın en iyi PR çalışması da diyelim mi?