- Halk, hangi koşullarda sözü dinlenesi halktır? Meydanlarda toplanan 1 milyon asgari sayı mıdır? Kırıp dökerlerse mi adamdan sayılırlar? Yoksa sadece “komşunun halkı” mı halktır?
- Bir lider en az kaç yıldır baştaysa ona bir başka bir ülkenin lideri “sen git artık koçum” diyebilir? Kıdem ve yaş haddi nedir? 30 yıla 83 yaş mıdır? Bu arada 83 yaşında bir lideriniz olsun ister misiniz? 83 yaşında ülke yönetmek ister miydiniz?
- Aynı sözler Kaddafi için, El Beşir için, Esad için söylenebilecek midir? Yoksa illa ki önce arabanın devrilmesi mi gerekiyor? “Araba devrilsin öyle yol gösterelim” bir dış politika mıdır? Yoksa tipik bir Türk huyu mu? Böyle olunca “Düşene bir tekme de benden” politikası yapılmış olunmuyor mu? Doğru şeyleri söylemek için 30 yıl beklemek mi gerekiyor?
- İran’da 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da halk “seçimde hile var” diye sokaklara dökülmüştü. Tahran, iki gün boyunca birbirine girmiş, 20’ye yakın insan ölmüştü. Sokaktaki halk iktidar için pek iç açıcı şeyler söylemiyordu. O sokağa dökülenler “halk”tan sayılmıyor mu? O halk “fasulyeden” midir? O iktidar ileri demokratik midir? Halkın isteklerine cevağ mı veriyordur? Yoksa İran dokunulmaz, laf söylenemez ülke kategorisinde midir? Orada zombiler mi yaşıyor? Oradaki halk, malk mıdır?
- Başta Mısır olmak üzere Ortadoğu’ya Müslüman Kardeşler hakim olacak diye endişe ediliyor. Laik diktatörlükle dinci diktatörlük arasında ne fark vardır? Hangisi altında daha az yaşamak istersiniz? Hangisi daha az kötü? Ayrıca kim için endişeleniliyor? Ora halkları için mi? Yoksa yayılır diye kendimiz için mi? Veya artık Mısır’a gidip rahat rahat tatil yapamacağımız için mi? (Gidemeyen de bir ben kaldım galiba)
n Dünyaya demokrasi dersleri verme hakkımız var mı bizim? Hangi ileri demokrasiden söz ediyoruz biz? Kim nereden uyduruyor bunu? 24 saatte seçim sonuçlandırdık diye mi bütün bu afra tafra? İlerilik bu kadar mı ucuzladı? Cezaevlerinde işkence hala devam ediyor bundan haberiniz var mı? İleri demokrasilerde cezaevleri sınır dışı mı sayılıyor? Aslında demek istenen bu mu?
Greenpeace’nin “yavru balık kırmızı hattı”
Biliyorsunuz Greenpeace, yavru balık avının durdurulması için “seninki kaç santim” kampanyası yapıyor. Artan desteğe rağmen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sessizliğini koruyor. Greenpeace Akdeniz hafta başında “kırmızı telefonu” devreye soktu.
Nedir kırmızı telefon? Yavru balık kampanyasına destek veren herkesin ev veya cep telefonundan erişebileceği bir numara. 0 212 377 03 50 numaralı telefonu arayanlar, Greenpeace tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın santraline yönlendiriliyor.
Sonra ne oluyor? Sonra soruyorsunuz: Bakanlığınız, “yavru balık avının ve yasa dışı avcılığın durdurulması” için imza atan 250.000’den fazla kişiye ne zaman cevap verecek? Balık stoklarımızın ve denizlerimizin gelecegi icin, ticari balıkların yasal avlanma boylarının bilimsel gerçeklere göre yeniden düzenlenmesi için çalışmalara başlandı mı? Haziran ayında yapılacak danışma kurulu toplantınızda bu konu resmi olarak gündeminizde olacak mı?
Sonra da greenpeace’nin Greenpeace.org/turkey adresine girip ne cevap verildiğini yazıyorsunuz.
Buyrun! İleri demokrasi aha işte budur.
Benim de aklımda bir kampanya var du bakalım.