Sana kavuşmak için bugün çok acayip şeyler yaptım sevgili kızım/oğlum... Kaymakamlığa gidip nüfus sureti, ikametgâh çıkardım. Gazeteden bordromu istedim. Seninle daha da güzel olacak olan evimin, pardon evimizin tapusunu ve fıldır fıldır gezeceğimiz arabamızın ruhsatını fotokopiledim. Adliyeye gidip savcılıktan “temiz” kağıdı da alacakmışım. Yüz kızartıcı bir suç işlememiş olmam gerekiyormuş... Dahası sağlık raporu da alacakmışım. Bulaşıcı bir hastalığımın olmaması lazımmış. İstanbul’un bir köşesinden bir köşesine gidip geleceğim yani... (Normalde sadece sevişmem gerekiyordu değil mi? Hahahaa..).
Gerçi sonra Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü evlat edinme bürosuna telefon edince öğrendim ki ilk aşamada bunlar lazım değilmiş. Bunlara çok sonra sıra gelecekmiş. Annen gene ters taraftan başladı...
Telefondaki hanım çok nazikti. Yaşımı sordu. Medeni halimi sordu. Öğrenim durumumu sordu. Nerede oturduğumu sordu. Sonra istediğim zaman gelebileceğimi söyledi. Şimdilik sadece kimliğim ve diplomamla gelmem yeterliymiş.
Telefonu kapadıktan sonra güldüm kendi kendime. Galiba hayatımda ilk defa diplomam soruluyordu! Bugüne kadar girdiğim hiçbir işte diplomam sorulmamıştı. Sadece gazetecilikte değil ondan önceki işlerimde de... “Koskoca” Uluslararası İlişkiler diplomam kimsenin umurunda olmamıştı yani. O kadar ki diplomamı mezun olduktan 5 yıl sonra almıştım, o da basın kartı için. Yani formalite icabı. O da geçici diplomaydı! Aslını daha yeni aldım sayılır. Şimdi, ne tuhaftır, kariyerimle hiç ilgisi olmayan bir alanda diplomamı görmek istiyorlar.
Gülüyorsun değil mi? Ben de gülüyorum. Anneannene dua et sen! Son sene okulu bırakacağım diye salak salak tutturduğumda “S...ma bacağına! Al şu diplomayı, getir bana ver, sonra ne yaparsan yap” diye bağırmıştı.
Anneanneni göremeyeceksin ne yazık ki ama sakin bir kadındı. Dört yılda bir bağıranlar var ya onlardandı. O öyle bağırınca, kendime gelip finallere çalışmıştım. Hepsini de vermiştim iyi mi! Senin içinmiş bebeeem!
(Sevgili anne! Bizi izliyorsan yukarıdan... Gülümse!..)
Evlat edineceğim deyince çok komik tepkiler alıyorum biliyor musun! “Bakabileceğinden emin misin?” diyorlar mesela. “Hamileyim” deseydim kimse bu tuhaf soruyu sormazdı. Tebrik ederler, çok sevindim derler ama anneliğimden şüphe etmezlerdi.
“E ama” dedi bir başkası “başkasının çocuğunu altını falan... değiştirebilecek misin gerçekten?”
Başkasının? Sana emek vereceğim, zaman vereceğim, sevgi vereceğim, sabah akşam beraber olacağız, koynumda uykuya dalacaksın, rüyalarını bana fısıldayacaksın ve sen hâlâ “başkasının” olacaksın öyle mi? Altını değiştirirken aklıma bu gelecek öyle mi? Aklıma gelse gelse “pöfff... buna ben ne yedirdim yahu?” gelir.
Bunu söyleyen elbette bir erkekti. Sperm ve rahim aman ne değerli! Üstelik “Ben başkasının çocuğuna bakmam” diyenlerin bir kısmı hiç farkında olmadan “başkasının” çocuğuna bakıyor aslında...
Yarın bir dosya numarasıyla olarak “gönül rahmime” düşeceksin. Görüşmek üzere...