Erkekler kadınları niye döver? -2

Haberin Devamı

Dün neler yazmıştım hatırlayalım. Hürriyet Gazetesinin yürüttüğü “Aile İçi Şiddete Son!” kampanyası çerçevesinde düzenlenen konferansta konuşan kadınlara yönelik şiddeti durdurmak için erkekler tarafından kurulan, uluslararası organizasyon Beyaz Kurdele’nin başkanı Michael Kaufman erkeğin kadına uyguladığı şiddeti analiz ettiğinde genel olarak şöyle nedenler buluyor:

- Ataerkil toplum yapısı: Şiddet daha çok erkeğin üstün sayıldığı ataerkil toplumlarda görülüyor. Kadınla erkeğin eşit görüldüğü toplumlarda şiddet ya çok az ya da hiç yok.

- Ayrıcalık taşımanın hak olduğu algısı: Erkekler ona hizmet edilmesini bir jest veya evlilik içinde karşılıklı görevler dahilinde bir durum değil bir hak olarak görüyor. “Hakkını” elde edemediği durumda da şiddet hem bir ceza hem de kendine vehmettiği ayrıcalığı karşı tarafa yeniden hatırlatma yöntemi.

- Onaylama, izin verme: Şiddet ancak gelenekler, töreler, teamüller ve yasalar izin verdiği zaman devam edebiliyor. Toplum şiddeti yüceltiyorsa, erkek erkeğe ilişkilerde de şiddet var olmanın bir yöntemiyse, polis ve yargı şiddete yeterince önlemiyor ve cezalandırmıyorsa o zaman aile içi şiddet de yaygınlığını koruyor. Aile içi şiddeti bir suç olarak görmemek, yakınlarının veya komşunun maruz kaldığı şiddeti görüp de müdahale etmemek, polise bildirmemek de onaya giriyor.

- Erkek iktidarının paradoksu: Daima güçlü, daima başarılı olmak zorundasın diye yetiştirilen erkekler başarısız (mesela işsiz) olduklarında korku, tecrit, kendinden nefret etme ve saldırganlık girdabına giriyor. Erkeklik dengesini telafi etmek için de kendinden zayıflara şiddet uyguluyor. Bu şiddet sadece kadınlara değil, çocuklara, eşcinsellere, göçmenlere ve azınlıklara da yöneltiliyor.

***


Fakat bütün bunların dışında erkeğe özel psikolojik bir durum var. Empati eksikliği. Yani yerine koyamama. Karısını döven erkekler, kadının canını ACITMADIĞINI sanıyor! “Ben onu dövmedim, ihtar mahiyetinde sırtına biraz vurdum” “Ne var iki fiske vurduysak!” “Bakmayın ağladığına, canı acımaz onun, naz yapıyor” cümlelerini duymuşsunuzdur herhalde.

Kaufman, bunu erkeğin çocuklara bakmamasına bağlıyor. Zira dünyada en çok empati isteyen şey bebek bakmak. Konuşmayı ve düzgün ifade etmeyi bilmeyen bir varlığın acıktığını, susadığını, karnının ağrıdığını veya şefkat istediğini ancak yüksek empatiyle anlayabilirsiniz. Ve bunu da ezici çoğunlukla kadınlar (anne, abla veya bakıcı) deneyimliyor.

Kız çocukları bu yönde eğitilirken (kardeşin ağlıyor bak, baban yorgun kahve yap) erkek çocukları ise (muhtemelen rekabetçi tarafları körelmesin diye) aksi yönde eğitiliyor.

Karşı koyamamayı, “karşı koymak istemiyor çünkü aslında zarar görmüyor” veya cinsel saldırı durumunda “o da zevk alıyor” diye yorumlamak şiddet gösteren erkeklerin ortak yanı. (Şeytan diyor hapsine bir temiz sopa çekeceksin bak nasıl can yanıyormuş görsünler..)

Bir de ruhsal düdüklü tencere kavramı var: Birçok erkek çocuğu küçüklüklerinden itibaren korku ve acı duygularını bastırmayı öğreniyor. Onlardan ağlamamaları, düştüklerinde acıya aldırış etmemeleri, yufka yürekli olmamaları, bir “adam” gibi davranmaları bekleniyor.

Halbuki insanlar duygusal tepki verecek şekilde programlanmış. Gülecek de korkacak da ağlayacak da empati kurup merhamet de edecek. Fakat bu bastırma yüzünden erkeklerde duygusal tepki mekanizması “kısa devre” yapmış durumda. Ne zaman ne yapacağını bilemez halde, korktuğunda da, güvensizlik duyduğunda da acı çektiğinde de reddedildiğinde de otomatik bir şekilde “öfkeye” bağlanıyor. (Yere düştüğü zaman bağırıp çağıran erkek kardeşinizi düşünün.)

***


Eee? Ne yapacağız?

Erkekliği yeniden tanımlayacağız.

Kolay değil ama tartışmaya değer.

***


Konuyla ilgisiz bir not: Bugün, Seferihisar Sığacık’ta, 10:30’da "Orkinos Balık Çiftliği değil, Koruma alanı olmak istiyoruz" etkinliğini var. Greenpeace ve birçok çevre örgüt destek veriyor. Yakınlardaysanız gidin destek olun!

DİĞER YENİ YAZILAR