Demokrasilerde bir fikri savunmak için meydanlara çıkan, bir yerlerde toplanan insanların coplanıp, gazlanıp tutuklanması büyük bir ayıptır. Suçtur. Anayasaya aykırıdır.
Emek Sineması’nın Türk kültürüne muhakkak çok katkısı olmuştur. Bana da oldu elbette. Kocaman ekranında film seyretmek büyük mutluluktu.
Film festivalinde, galalarda bütün eşi dostu bir arada görmek de büyük zevkti...
Ama açıkçası ben sinemanın “şık” zamanlarına yetişemedim. Ben adımımı attığımda çok uzun zamandır düşük zevk ve ucuz malzemeyle hesapça adam edilmeye çalışılmış bir gecekondu saraydı. Ne eski süslü locaları bırakılmış (onun yerine kötü bir asma katı vardı üstelik kaçakmış) ne eski tabloları, ne heykelleri ne eski fuayesi yerindeydi... Her haliyle dejenere olmuş bir sinemaydı. Kötü kullanılması yok edilmesine gerekçe değil elbette. Keşke ilk günkü şıklığını muhafaza etseydi. Ancak festival izleyicisi nasıl olsa gelir diye kimsenin aklına gelmiyordu adam akıllı bir restorasyon.
Emek Sineması Cercle D’Orient adıyla anılan kocaman bir binanın bir parçası. Bu binada 1882 ile 1971 yılları arasında önce Cercle D’Orient sonra Büyük Kulüp adıyla anılan, paşaların, elçilerin, iş adamlarının toplandığı, yemek yediği, sohbet ettiği bir yermiş. 1959 yılında Anadolu yakasında bir yer daha açıyor Büyük Kulüp. Beyoğlu cazibesini yitirince 1971 yılında İstiklal Caddesindeki yerini kapatıyor. Sonra irili ufaklı bürolara bölünüyor ve kiralanıyor. Yani sadece sinema değil bütün bina hor kullanılıyor, dejenere oluyor, sefilleşiyor. Bina olduğu gibi yıkılıp yeniden yapılacak. Dış cephe aynı kalacak, içi dükkan, konferans salonu, cep sineması, otel vs olacak. Yıkılacağı için İnci Pastanesi dahil ne varsa tahliye edildi.
Emek Sineması da (artık geriye ne kaldıysa) sökülüp başka bir kata taşınacak. Yani yok olmuyor, yeniden başka katta doğuyor. Üstelik 1880’de nasıl yapıldıysa o haliyle!
Projeye karşı çıkanları anlamaya çalışıyorum. Twitter’da birkaç twit attım, “sığ”, “hükümet yalakası”, “tarihi değerlere saygısız”, “AVM manyağı” ve benzeri hakaretlerle karşılaştım.
Daha makul olanlar AVM içinde sinema istemediklerini, (“alışveriş yapmadan film izleyemeyecek miyiz?”) her şeyin para demek olmayacağını, binanın sadece dışının değil içinin de aynı kalması gerektiğini, bir kültür merkezi haline gelebileceğini, o vakit sinemanın da aynı yerde kalabileceğini ve olduğu yerde restore edilebileceğini söylediler.
Kocaman bir kültür merkezi hakikaten heyecan verici olurdu. Önünde kuyruklar olan bir Gugenheim, bir Pompidou elbette benim de daha hoşuma giderdi. İstiklal caddesine daha yakıştırdığım bu olurdu.
Gelin görün ki biz kültüre ve sanata ne kadar meraklıyız tartışılır.Modern’i lokantası hariç nicedir kalabalık görmüyorum. Bedava olmasına rağmen İstiklal Caddesi’ndeki SALT’ı da tek başıma gezdiğim oldu. Paralı olsa adım atılmayacak demek ki. Bundan 20 yıl önce büyük bir heyecanla açılan Aksanat’ın giriş katındaki galerinin
Teknosa’ya kiralandığını da hatırlatmak isterim. Tarihi korumak adınabir şekilde restore edilip işletmeye açılan güzelim Markiz pastanesi de müşterisizlikten sevimsiz bir hamburgerciye dönüştü.
Talep esastır. Melez bir çözüm en iyisidir. Tekrar ediyorum. Demokrasilerde bir fikri savunmak için gösteri yapan, meydanlara toplanan insanları coplamak, gazlamak ve tutuklamak büyük bir ayıptır. Suçtur. Anayasaya aykırıdır.
Emek Sineması
Haberin Devamı