Haberin Devamı
Siz bu yazıyı okurken, buldozerler Şirince’ye varmış ve kanun namına toplam 22 evi yıkmış olacak.
Bilmeyenlere Şirince’yi kısaca tanıtayım. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı, deniz seviyesinden 450 metre yukarıda, geleneksel Anadolu Rum mimarisi hiç bozulmamış, koca Türkiye’de ancak bir iki benzeri daha olan, yeşillikler içinde nefis bir köy.
Ama bildiğiniz gibi Türkiye’de güzel olan hiçbir şey cezasız kalmaz.
Meseleyi aydınlatalım:
Devlet, 27 yıl önce Şirince’yi SİT alanı ilan ediyor. Yani burası bozulmasın, mimari dokusu böyle kalsın, yapılacak binalar belli kurallar çerçevesinde yapılsın diyor.
Çok güzel. Buna aklı başında kimsenin itirazı olamaz. Zaten de yok.
Fakat SİT alanı ilan ettiği yerde devletin ikinci bir vazifesi daha var. SİT ilan ettiği yerde koruma amaçlı imar planı yapmak!
Nedir koruma amaçlı imar planı?
Kafana göre bina yapma diyor. Arsanın ölçülerine göre bizim belirlediğimiz büyüklükte, bizim belirlediğimiz dört nokta arasında, bizim belirlediğimiz yükseklikte, bizim belirlediğimiz kapı, pencere boyutlarında yapacaksın diyor. Restorasyonun da böyle olacak yeni yaptığın bina da.
Amenna. Başımın üstünde yeri var. Zaten sen demesen de ben öyle yapacağım.
Peki bir yeri sit ilan ettikten sonra devletin ne kadar zamanda o yere ait koruma amaçlı imar planı hazırlaması gerekiyor?
Bir yıl içinde.
Devlet bunu yaptı mı?
Hayır.
Şirince’yi SİT alanı ilan ediyor ama koruma amaçlı imar planı çıkarmıyor.
Ne yapıyor vatandaş?
Basit onarım izni almaya çalışıyor, çatısını, damını aktarmaya çalışıyor. O da öyle çat diye verilen bir şey değil. Uğraşacaksın.
Ama es kaza doğramalarını da mı değiştirdin?
Es kaza bir kümes de mi yaptın?
Es kaza oğlana bir oda mı yaptın?
İmar yasasına muhalefetten al sana
mahkeme..
Mahkemeler kümes davalarıyla meşgul.
Peki Şirince’de sadece binası olanlar mı mağdur?
Hayır. Diyelim babanızdan veya ananızdan bir yer kalıyor. Veya üç beş kuruşunuzla bir yer satın alıyorsunuz.
Aldığınız arazide daha önce bina varmış. Tapunuzda bile yazıyor. Ama çok zaman geçmiş, binanın sadece temelinden bir iki sıra taş var.
Veya yok. Şart değil.
İmara açık olan bir yerde arsası olan herkesin kanunen bir ev yapmaya HAKKI var. Bu bir anayasal haktır. Malını kullanma hakkı kimsenin elinden alınamaz.
Devlet burada ev yapamazsın demiyor. Vatandaş olarak, koy kuralları da yapayım. Seni bekliyorum. Projeyi ona göre çizdireceğim.
Devletin cevabı şu: Çok beklersin!
Gözünün içine baka baka “havada bulut, sen bunu unut, git bir bardak su iç” diyor.
27 yıldır koruma amaçlı imar planı yapmayarak insanların anayasal hakkını gasp ediyor.
Bir takım göstermelik girişimler olmadı değil. 2008’de yürürlüğe giren imar planı 6 ay sonra iptal ediliyor. 2010’da tekrar yürürlüğe giren imar planı bu sefer “ay biz ama kadastroyu zamanında sayısal almamışız meğer.. Şimdi de canımız sayısal çekti, yarın analog çeker, öbür gün başka bir şey” diyerek yeniden askıya alınıyor.
Devlet, vatandaşının 500 yıl yaşayacağını sanıyor.
Bunun şundan hiçbir farkı yok: Evinize arsanıza eşkıya girmiş, işgal etmiş, orayı kullanmanıza izin vermiyor. 27 yıl boyunca malınıza uzaktan bakıp bakıp içleniyorsunuz. Ne bir ağaç dikebiliyorsunuz ne bir kulübe.
Bu topyekun bir Şirince meselesidir.
Şirince’de insanlar ikiye ayrılıyor. Ya kaçak göçek bir yaşam yaratanlar ki Allah için köylüsü de şehirlisi de güzel işler yaptılar... Ya da yasal olmak isteyip de 27 yıldır mülklerine bakıp bakıp üst üste iki taş koyamayanlar.
Devlet ikisini eşitlemek istedi.
Ama refahta değil, sefillikte!
Sana izin vermiyorum, seninkini de başına yıkıyorum!
Şimdi yıkıntılar içinde yaşayın.
Çünkü derin veya sığ devlet, Şirince’den nefret ediyor ve o köye ciddi bir kastı var.
Gayet net. Bir gün bir Ergenekon davası parçası olarak karşımıza çıkar.