Haberin Devamı
Geçen haftanın “ayakkabı kutusunda rüşvet” depreminden dolayı pek kimsenin söz ed(e)mediği bir hadise yaşandı Türkiye’de. Rum Ortodoks Patriği Bartolomeos, Boğaziçi Üniversitesi’nden fahri doktora unvanını aldı. Doktorası “Ekümenik Patrik” olarak takdim edildi.
Fahri doktora unvanları “kripto” gibidir. O dönemki konjonktürü anlatan bir çeşit şifre, akrostiş, define haritasıdır.
Patrik Bartolomeos’a verilen bu unvanın deşifresi ise “eşitler arasında bir ilk” mertebesinde.. Teker teker gidelim:
- Dünyanın birçok ülkesinin kurum ve üniversitesinden sayısız nişan ve fahri doktora unvanı almış olan Rum Orthodoks Patriği Bartolomeos, ilk defa bir Türk üniversitesinden fahri doktora unvanı almıştır. Bartolomeos, 1991’den beri Ortodoks Hıristiyanların patriği. İstanbul Fener’deki Patrikhane’de yaşar. Gökçeada doğumludur.
- Ama bundan daha önemlisi Boğaziçi Üniversitesi, Patriğin ekümenikliğini üniversite olarak “tanımış” bulunuyor. Fahri doktor unvanını “Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yılında akil ve cesur insan Ekümenik Patrik Bartolomeos’a Fahri Doktora unvanı vermekten şeref duymaktayız” cümlesiyle takdim etmiştir. Bunun üzerine Patrik Bartolomeos “Ülkemizde yıllardır suni bir gündem yaratmak üzere, ekümeniklik unvanının siyasi ve gizli gündem amaçlı olduğunu iddia eden ve tarihi bilinçten yoksun bazı tarafların menfi gayretlerine rağmen, tarihi makamımıza ait olan bu unvana sahip çıktıkları için Boğaziçi Üniversitesi’ne ve Sayın Rektörüne takdirlerimizi ve şükranlarımızı ifade ederiz” cümleleriyle teşekkür etmiştir.
- İstanbul Fener’de bulunan patrikhane 586 yılından beri “ekümenik”. Ekümenik kavramı çok kolay açıklanacak bir şey değil ama özet olarak “evrensel” demek. Dünyadaki diğer patrikler arasındaki konumu “eşitler arasında ilk”. Patriğe, Ortodoks Hıristiyanların uluslararası toplantılarına başkanlık etme imkânı tanıyor.
- Osmanlı İmparatorluğu zamanında ekümeniklik, bırak karşı çıkmayı sıkı sıkıya korunan bir pozisyondu.
- Türkiye Cumhuriyeti ise tüm dünyanın tanıdığı bu unvanı 1923’ten itibaren tanımamakta. Bu nedenle 90 yıldır bir sürtüşme yaşanmakta.
90 yıldır “ekümenik” lafını duyduğunda cin çarpmışa dönen Türk hükümet ve yetkilileri nasıl oldu da bir devlet üniversitesinin böyle bir şey yapmasına izin verdi? Veya göz yumdu?
Başbakan Erdoğan “Atalarımı rahatsız etmediyse bizce de bir sıkıntı yok” demişti ama 1923’den beri sürdürülen bu politikada bir değişikliğe (en azından açık seçik bir şekilde) gitmedi. Boğaziçi Üniversitesi “de facto” bir şeyler mi başlattı?
Boğaziçi Üniversitesi “Ermeni konferansı” yapmaya karar vererek de bir süreci başlatmak istemişti ama biliyorsunuz konferans sonradan “yoğun itiraz” bahanesiyle iptal olmuştu. Özetle izin verilmedi.
Patrik’e fahri doktora unvanı takdimi ise iptal edilmedi.
Buna “Türkiye geçmişi ile barışıyor” mu demeli yoksa “paranoyalarından kurtuluyor” mu demeli bilemedim. Sessiz sedasız bu da oldu.. İyi oldu.
Ama insan merak etmiyor da değil. Acaba yine bir dış mihrakın işi mi? Malum. Gezi’den ayakkabı kutusuna kadar hep dış mihrak hep dış mihrak...