Bir Noel Kutlaması neye kadir

Haberin Devamı

Sabah Gazetesi dün Hıristiyan vatandaşların Noel’ini birinci sayfadan, hem de gayet değerli bir köşeden (sağ üst) kutladı. Ben daha önce görmemiştim ama sonra arkadaşım olan gazetenin Genel Müdür Yardımcısı Metin Yüksel’i aradım, meğer üç yıldır, her dinin bayramını kutluyorlarmış.

Hem çok şaşırdım hem hoşuma gitti. “Fikir kimden çıkma?” diye sordum Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ınmış.

Medeniyet tam da böyle bir şey. Ne kadar güzel, hoş, olumlu bir jest... Hemen fotoğrafını çekip sağa sola yolladım. Şimdi Atina’da yaşayan İstanbullu Rum bir arkadaşıma da yolladım, çok şaşırdı.

Ne hissettin diye sordum, “çok geç de olsa Türkiye’de bir şeyler oluyor diye hissettim” dedi. “Elbet bir Noel kutlamasıyla iş bitmez ancak çok önemli bir adım. Yüzünü güldürüyor insanın. Çok şükür dedirtiyor.”

“Eşit vatandaş mı olunuyor böyle?”

“En azından öyle hissettiriyor. Gazeteler keşke daha önce de böyle şeyler yapabilseydi. Kimse dinimize karışmadı. Noellerde okullarımız tatil olurdu, kiliselerimize giderdik. Askerliğimi yaparken komutan beni çağırmıştı. Dini bayramın varsa izin alabilirsin demişti. Bizi tanıyan Müslümanlar da kutlardı Noelimizi, Paskalyamızı. Ama gazeteden böyle kocaman kocaman görünce, çok etkilendim doğrusu. Toplumun bir parçası olduğunu hissediyorsun. Keşke daha önce de yapılsaydı. Şimdi bu kadar az insan kalmazdı belki. Devlet ayrı bir şey, toplumun istememesi ayrı bir şey. Biz giderken, biraz halka da kırgın gittik. Bize şimdi herkes “niye gittiniz, siz varken çok iyidik” diyor ama giderken niye gidiyorsunuz diyen de olmamıştı. Basında, orada burada sahip çıkan olmamıştı.”

“Bu yüzden mi anlamlı?”

“Evet. Çok geç de olsa... Bir de şu Hürriyet Gazetesinden Türkiye Türklerindir lafı kalksa. Türkiye hepimizindir gibi bir laf olsa...”

“Peki bir Yunan gazetesinde hiç Bayram kutlaması olur mu?”

“Şimdiye kadar olmadı. Gerek Batı Trakyalılar gerek sonradan gelenlerle Yunanistan’da ciddi bir Müslüman nüfus olmasına rağmen hiçbir gazete bunu yapmamıştır.”

*****


Şimdi ne yapacaksınız alıntı-canlar?

Tam da arkadaşlarla geçenlerde “şu Mevlana’dan da olur olmaz her yerde alıntı yapmak çok sıkıcı oldu artık. Evlilik programını açıyorsun, Mevlana, parti kongresine gidiyorsun Mevlana, dükkan açılışına gidiyorsun Mevlana” diye konuşurken al sana haber! Gazetemiz muhabirlerinden Mert İnan’in hazırladığı haber aynen şöyle:

Mevlana ile özdeşleşmiş ünlü 7 öğüt (cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol, şefkat ve merhamette güneş gibi ol, başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, tevazu ve alçak gönüllülükle toprak gibi ol, hoşgörüde deniz gibi ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...) ile ‘Ne olursan ol gel yine gel’, ‘Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok’ sözleri ünlü düşünüre ait değilmiş!! ‘Ne olursan ol yine gel’ rubaisi Ebu Said-i Ebul Hayr’a veya Efdalüddin Kaşani’ye ait imiş.

Birisi Divan’a sonradan eklemiş. 7 öğüdü de hiçbir zaman yazmamış.

Şimdi ne olacak? Kime sarılacaksınız olur olmaz her yerde?

DİĞER YENİ YAZILAR