Yavrucuğum
Şimdiden ünlüsün. Daha yoksun (daha doğrusu adın sanın belli değil, elbette ki varsın) ama epey bir takipçin olmuş. Millet meğer benim evlat edinme maceramı büyük bir dikkatle takip ediyormuş. Twitterlara düşmüşsün...
Açıkçası beklemiyordum. Ortalık başka meselelerle kaynarken, sana kavuşma hikâyemin ilgi çekeceğini sanmıyordum.
Annen ortalığı yine birbirine katmayı becerdi yavrum. (Normalde yavrum mavrum laflarını kullanmam, ağzımı alıştırmaya çalışıyorum, bilesin...) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğündeki “talihsiz” başlangıcımı yazdığım dünkü yazımdan sonra beni hem İstanbul İl Müdürlüğünden hem de Bakanlıktan aradılar. Bir bilgilendirme hatası olmuş.
Konuyu uzatmayacağım. Bana değil de başkasına yapılsaydı demeyeceğim. Herkesin bir köşesi yok demeyeceğim. Maksat bağcı dövmek değil, üzüm yemek diyeceğim. Halkımıza örnek olmak diyeceğim.
Fakat uzun telefon görüşmelerinden anladım ki “koruyucu annelik” çok daha pratik bir uygulama. Daha esnek, daha az talebi olan bir sistem. Ve aynı sonuca varılabiliyormuş.
İnternetten okudum biraz ama pek bir şey anlamadım. Yarın, yine aynı binada, stajyer olmayan bir elemanla uzun uzun konuşacağız.
Nasıl bir yüzün olacak acaba? Yetimhaneden bir Kıvanç Tatlıtuğ beklemem pek isabetli olmaz herhalde. Tabi olay Rusya’da geçmiyorsa!
Ben salya sümük Cağaloğlu’nda bir pastanede oturur, herkese derdimi whatsapp’larken çok çılgın bir öneri geldi: Git Rusya’da bir çocuk al!
Meğer oradan çok kolay alınıyormuş. Amerikalı kadınlar gidip gidip öksüz çocuk alıyorlarmış Rusya’dan. Gerçi geçen aylarda Putin “biz çocuklarımıza bakarız, vermeyin Amerikalılara!” dedi ama “vermeyin Türklere!” demedi...
Bir diplomat tanımıştım yıllar önce. Adını vermeyeceğim eski Sovyetler Birliği ülkelerinden birinde görevliydi. Paçasında “baba, baba” diyen sarışın mavi gözlü dehşet güzel bir çocuk vardı... Bu piknik tip, esmer adamın nasıl böyle ateş parçası bir çocuğu olmuş diye içimden geçiriyordum ki anlattılar. Bir çocuk evlat edinmek istemiş. Çekik gözlü bir sürü çocuk göstermişler ama beğenmemiş bir türlü. Sonunda “Bana mavi gözlü bir çocuk bulun” diye açık açık talimat vermiş. Bulunduğu ülkede bulamayınca Rus yetimhanelerini soruşturmuşlar. Sibirya’da bulmuşlar. Bilmem kaç bin kilometre yol yapmış zavallı.
Hain olduğumuz için “Bu ne yav? Dekorasyon malzemesi mi evlatlık mı?” sorusunu sormadan edemedik tabii ama mavi gözleri sayesinde kendisine tapan bir babası olmuştu veledin. Şimdi 20 yaşlarına olmalı. Ortalığı cayır cayır yaktığından eminim.
Benim böyle ırkçı yaklaşımlarım yok elbette. Beklentim yakışıksız ama şeytan tüylü, boncuk gözlü esmer kavruk bir çocuk. A ah?! Niye oğlan deyip duruyorum ben?