Ben bir ceviz ağacıyım ve yerimde kalıyorum!

Haberin Devamı

Kedi kedi olalı (ben) bir fare tuttu galiba.gün önce bir ceviz ağacından söz etmiştim. Mahallemizin belki de

50 yaşındaki ceviz ağacını Yılmaz Ulusoy’un inşaat firmasının kesmeye veya yerinden sökmeye çalıştığını, mahallelinin buna engel olduğunu anlattım geçen gün. Sonra da sormuştum: Mahallenin ağaçları kimindir?

***


Yazımın çıktığı gün yani pazartesi Yılmaz Ulusoy aradı. Kurtlar Vadisi ses tonuyla “kaynağına sormadan nasıl yazarsın?” dedi...

Pazar günü GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE ağacı sökmeye kalktıklarında haber kaynağını bulup “beyefendi ağacı söküyor musunuz?” demek ne kadar “gerekeli” ve “manalı” bilemedim ama olsun. “Peki o zaman geleyim yerinize ve bana durumu izah edin” dedim.

Tamam dedi. Anında gittim. Bir ceviz ağacı için... çok mu? Konuşkan bir insan Yılmaz Ulusoy. Ekonomi Dünyası’dan bihaber olduğum için tam olarak kime çattığımı holding kapısından girince anladım. Bu da “turist köşeci” olmanın faydaları... Harikulade bir “monologumuz” oldu...

***


Yılmaz Ulusoy, 70 yaşında bir işadamı. Of’lu. Meşhur Ulusoy ailesinden. Bayağı hareketli bir iş hayatı olmuş anladığım kadarıyla.

Samsunspor’u da o kurmuş ve başkanlığını yapmış. Denizcilikten başla inşaatçılığa, oradan otelciliğe... Üstelik de bizim mahalled oturuyormuş...

Derin mavi gözlerini siyah uyuz gözlerime dikip uzun uzun ağacı, yeşili, ormanı ne kadar sevdiğini anlattı. 24 bin ağaçlık hatıra ormanlarından, turistik tesislerinde mevcut ağaçları iki üç katına...

Konunun bizim yaşlı ceviz ağacına gelmesi için bir buçuk saat geçmesi gerekti. Bu bir buçuk saat boyunca doğum günü için (14 Şubat 1941 imiş) ona sürpriz olarak hazırlanmış 4,5 kilo ağırlığındaki “Yılmaz Ulusoy... Dostların Kaleminden İş Hayatında 55. Yıl” kitabını inceledik. Onu tanıyanlar, sevenler, ailesi, arkadaşları, ortakları birer sayfa yazı yazmışlar. Kimler yok ki? Kadir İnanır’ından Emel Sayın’ına, Hahambaşı İsak Haleva’dan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a kadar...mutlu olmuş belli ki. Elinden düşüremiyor. Ki düşürmese iyi eder zira cidden ağır...

“Bak Bakan Abdülkadir Aksu ne yazmış!”

“Bak Büyükelçi ne yazmış!”

“Bak Ferdi Tayfur ne yazmış!”

Meşhur ve pek mühim insanlarımızın Yılmaz Ulusoy’u ne kadar sevdiklerini, ona ne kadar kıymet verdikleri bir bir okumaya başlamıştım. Ben ceviz ağacı dedikçe Yılmaz Ulusoy başka bir sayfa açıyordu.

“Bak Dikran Masis ne yazmış! Oku oku...”

Sanırım Yılmaz Bey şöyle bir hisse kapılmamı istiyordu: “Tüm dünya Yılmaz Ulusoy’u seviyor ve ben bir eşeğim. Bir ceviz ağacı için değer miydi...”

Allahtan oğlak burcuydum ve bir köstebek kadar kararlıydım ceviz ağacımızı korumaya. Üstelik de hafızam bir fil kadar da kuvvetli.

(Özetle bir hayvanım) çay, iki bardak su ve 34 Yılmaz Ulusoy hatıratı okuduktan sonra ceviz ağacını yeniden hatırlattım.

“Ceviz de ceviz... Amma tutturdunuz ha.. Orada çiçekli bir ağaç olsa fena mı olurdu yani. Mesela bir manolya...”

“Biz cevizimizi istiyoruz. 60 yaşında bir ağaçtan söz ediyoruz...”

Yine derin mavi gözlerini uyuz siyah gözlerime dikip “ağacınız kalıyor” dedi.

***


Ceviz ağacımızı kurtarmıştık. :)

35. hatırayı da okuyabilirdim artık.

DİĞER YENİ YAZILAR