Avrupalı gibi gitmek Hint fakiri gibi dönmek

Haberin Devamı

Sersem yazarınız kendini mahvetmek için elinden geleni yapıyor sayın seyirciler...

4 hafta önce Kartalkaya’da kayak yaparken fena halde düşüp diz bağlarımı kopardım.

Eh tamam. Olur böyle şeyler. MR vs, 4 haftadır koltuk değneği ile dolaşıyorum.

Günler geçti, sakat olduğumu unutup, sokak kapımın önünde abuk subuk bir iş yapmak üzere boya merdivenine çıktım.

Tam işimi yapacaktım ki merdivenin dengesi kayboldu ve ben 2 buçuk metreden aşağıya uçtum.

Havada, yan mı düşeyim ayaklarımın üzerine mi diye düşünürken...

Ayakta karar kıldım.

Acı, kulaklarımdan fışkırdı. Kopuk çapraz bağlarım alttan gelen basınçla bana kendini fena halde hatırlattı. Vızır vızır arabaların geçtiği sokakta yatar vaziyette kıvranmaya başladım.

O kadar kıpırdayamaz ve iniltili bir haldeyim ki tesadüfen sokaktan geçmekte olan bir beyefendi baktı ayağa kalkamıyorum arabalar beni ezmesin diye beni kucaklayıp içeriye taşıdı.

Kaderimi öpeyim! Nasıl da janti! Nasıl da kibar! Nasıl da güzel kokuyor! Ve yakışıklı. Üstelik yarı Türk yarı Fransız...

Evde kıvranırken ben Beşiktaş Belediyesi’nin ücretsiz doktor servisini aradılar. (Aklınızda olsun: 444 44 55) 15 dakika içinde bir ambulans ve bir doktor geldi. Doktor bacağıma birkaç hareket yaptı ve beni hastaneye götürmeye karar verdi.

Aman Allahım! Hayatımda ilk defa sedye ile taşındım. İlk defa ambulansa bindirildim! Müthiş bir ihtimam... Her şey gelişmiş medeni koşullarında. En ufak bir kusur, özensizlik yok. Ambulans gıcır gıcır, personel süper. Beşiktaş Belediyesi’ne verdiğim her kuruş vergi (bir kez daha) helal olsun!

Baltalimanı Kemik Hastanesi’ne gittik. Yine sedye ile taşınıyorum.

Dünyanın en güzel gözlü doktoru beni muayene etti. (NEDEN güzel Allahım, neden hep EN münasebetsiz anlarımda çıkar bu yakışıklılar karşıma?!) Derhal röntgene aldılar.

Sonra... Sonra... Kırık olmadığı anlaşıldı.

Oh çok şükür.. Fakat o andan itibaren bütün forsum yok oldu. Röntgenci “boşuna evham” dedi. Dünyanın en güzel gözlü doktoru, elime üzerinde bir kod yazan bir kağıt verip (reçete imiş) arkasını döndü. Başka bir doktor “boşuna gelmişsiniz, bir şeyiniz yok, gidebilirsiniz” dedi.

Tealaam... Yahu ben karar vermedim ki! Paket yapıp getirdiler... Bu suçlu hissettirme kampanyası ne?

Yanlış anlaşılmasın. Hiçbir şeyden şikayet etmiyorum. Aksine! Gördüğüm en iyi, en hızlı muameleydi. Acil’in işi de acil durumlar. Ben mevlasını ararken belasını bulmuş sersem topal bir kargaydım sadece...

Kırık yoksa acil değilsindir. Acı çekmem merhamete tabii değildi.

Acıklı olan hastanenin durumu değil, benim halim! Avrupalı gibi gelmiş, bir Hint fakiri gibi dönüyordum.

Zira ayağımda ne ayakkabı ne de çorap vardı!

Ambulansla gelip hastaneden çıplak ayakla seke seke çıkan benden başkası herhalde olmamıştır. İnleye çınlaya nice sonra bir boş taksi bulabildim. “Lan nasıl geldik nasıl dönüyoruz” diye söylenirken şoför de bıçkın delikanlı manyak şoför çıkmasın mı! Haşin durlar, vahşi kalklar... Biz yolda bu nedenle kavga etmeyelim mi! Az daha indirmeye kalkmasın mı! Kırığım yok diye Allah belamı versin e mi... böyle. Şimdi davul gibi şiş bir dizle, buzlar prensesiyim... Kırık yok evet yok asjhelfbovuershh...

DİĞER YENİ YAZILAR