Türkiye’nin Irak’ın kuzeybatısındaki Afrin’e yönelik başlattığı sınır ötesi askeri harekât ile ilgili kayda geçirilmesi gereken birkaç kritik nokta var.
Milat 1 Mart 2003
NATO’nun en büyük iki silahlı gücüne sahip müttefikleri ABD ile Türkiye’nin arası uzun süredir iyi değil.
İki ülke ilişkileri, yaklaşık 15 yıl önce zedelendi ve o günden bu yana hep limoni, hep bıçak sırtı…
Yaklaşık 15 yıl önce, 1 Mart 2003’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen tezkerenin kabul edilmemesi üzerine ABD yönetimi Türkiye ile ilişkilerini tabiri caiz ise gözden geçirdi.
Irak operasyonu için bölgeye tahkimatı Türkiye dışındaki alternatif güzergahlardan yapmak zorunda kalan ABD, bu maliyetli sürecin faturasını Ankara’ya kesti.
Washington DC yönetimi Türkiye’den uzaklaşırken, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi durumdan vazife çıkardı ve tam tabiriyle rol çaldı.
1 Mart’tan sadece 4 ay sonra, 4 Temmuz 2003’te, Irak’ın Süleymaniye kentinde, tarihe ‘Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayı’ olarak geçen operasyon yaşandı.
Amerikan ipiyle Ortadoğu kuyusunda…
PKK’nın çok uzun süredir bazı Avrupa ülkelerinin desteğine sahip olduğunu bütün dünya biliyor.
Terör örgütünü bölgede, arazide himaye eden, silah ve mühimmat desteği sağlayan da ABD oldu.
Amerikan himayesi, PKK Suriye topraklarında, PYD (ve onun silahlı gücü YPG) adı altında sahne aldığında aleniyet kazandı.
Suriye’nin kuzeyinde IŞİD (DAEŞ) ile mücadelede YPG’ye taşeronluk veren ABD, stratejik müttefiki Türkiye’nin sesine kulağını tıkadı.
Türkiye hep aynı noktayı vurguladı: Bir terör örgütünü bertaraf etmek için bir başka terör örgütü ile işbirliği yapmak yanlıştır.
Washington DC, Ankara ile ilişkilerde göstermelik bir denge görüntüsü verirken bildiğini okumaya devam etti ve YPG ile ortak çalıştı, çalışıyor.
Bu noktada, ABD’yi bir yana koyalım…
Asıl düşünmesi gereken PKK’dır burada. Ya da Suriye topraklarındaki adıyla PYD / YPG.
PKK on yıllardır bu bölgede ve kan döküyor. Yukarıda bahsettiğim süreci - Barzani Peşmergelerinin hemen ötesinde - içinde yaşadı tescilli terör örgütü.
Zamanında Beyaz Saray’da devlet başkanı seviyesinde ağırlanan Mesud Barzani’nin daha birkaç ay önce referandum girişimi sırasında ABD’den aldığı yanıt ortada.
‘ABD, işi varken ve işi bittiğinde kime nasıl davranır’ sorusunun somut cevabıdır Barzani’nin yaşadığı.
Çok kısa bir süre sonra PKK’nın akıbeti de aynı olacaktır. Adı her ne olursa olsun. İster PYD, ister YPG…
‘Ortadoğu kuyusuna ABD ipiyle inenleri bekleyen kaçınılmaz son’ da diyebiliriz bu duruma.
Hava Kuvvetleri’nde moraller yerinde
Genelde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), özelde Hava Kuvvetleri Komutanlığı (HKK)…
15 Temmuz travmasının ardından ilk sınavını Fırat Kalkanı Operasyonu’nda veren TSK, şimdi Zeytin Dalı Harekâtı ile özgüvenini bir kez daha tazelemiş oldu.
Özellikle operasyonun ilk aşamasına, tarihinin en yoğun faaliyetiyle imza atan Hava Kuvvetleri için çok önemliydi yapılan iş.
15 Temmuz’un en derin iz bıraktığı kuvvet, Hava Kuvveteri’ydi malum…
Darbe girişimi hıyanetinin ardından görevden uzaklaştırılan savaş pilotlarının yarattığı kadro açığı da uzunca bir süre meşgul etti Hava Kuvvetleri’ni.
“Bir savaş çıksa jetleri uçuracak pilot kalmadı” türünden cümlelerle kimileri samimi üzüntü ve kaygılarını ifade ederken, kimileri de Türkiye’nin acz içinde kaldığı mesajını yükledikleri bu çeşit beyanlarla içten içe adeta mutlu oluyordu.
Afrin bölgesine yönelik sınır ötesi sortileri yapan savaş pilotları, o cümlenin – en azından artık – gerçeği yansıtmadığını bütün dünyaya kanıtladılar. En başta da kendilerine…
En başta havacılar için geçerli olan bu durum, TSK’nın diğer bütün birimleri için de aynı.