Fazıl Say’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamanın başlığı bu.
Say’ın açıklaması şöyle:
“Öncelikle, yazacaklarım tamamen şahsi konular değildir. Önümüzdeki aylarda tepeden tırnağa görüşmeler gerçekleştireceğim. Önümdeki engelleri, önyargıları, yanlış algıları yok etmek istiyorum.
Memleketimi çok seven bir insanım ve sanatımı tüm dünyada olduğu gibi kendi ülkemde de icra etmek istiyorum.
Benim konserlerimin sadece birkaçı belediyelerle, Önce bu sayının artmasını, bu ilişkinin doğmasını, halkla buluşmalarımızda belediyelerin desteğinin artmasına çalışacağım. Bu sayı artmalıdır. Bu önyargı kırılmalıdır.
Fazıl Say da bir Türk vatandaşıdır.
Benimle bir konser için çalışan bir belediye suç mu işlemiş olur? Lütfen bu yanlışlardan dönelim.
Sonra üniversitelerde tekrar konserler vereyim istiyorum. Yıllardır davet edilmiyorum. Gençlerle buluşamıyorum. Bu kapıların da ardına kadar açılması için gayret edeceğim. Şansımı tekrar ve tekrar deneyeceğim.
Önümde zor bir süreç var ve bakın, neredeyse tüm kapılar kapalı. Devletin kurumlarını zaten geçtim, yıllardır yasaklı gibi bir durumdayım, hem yorumcu hem de besteci olarak.
Dünyanın en önde gelen kurumlarıyla yılda 100 kere çalışıyorum, ülkemde bu olamıyor. Acı bu…Bu durum kime ne kazandırdı ki?
En üstten en alt kademelere yayılmış ‘Fazıl Say defolsun gitsin’ algısına karşı mücadele vereceğim çünkü ‘Fazıl Say defolsun’ zihniyetinin kimseye bir faydası yoktur. 81 milyon insanın bir tanesine bile faydası yoktur. Bu sadece utanç yaratır. Tüm dünyada tepki görür ve hep de tepki gördü. Her seferinde.
Bakın; bir sanatçının, hiçbir suçu yokken kovulma aşamasına gelmesi, işlerinin engellenmesi de bu ülkedeki sanat camiasının kötü etkilenmesine sebebiyet verir, diğer tüm satansal faaliyetlerin amacını da anlamsızlaştırır. Bu yanlıştır. Bu hatalardan dönelim istiyorum.
Tekrar diyalog ve uzlaşı elimi uzatıyorum. Memleketimde sanatımı pürüzsüz icra etmek istiyorum. Burada herkesten de destek bekliyorum.
Sonuna kadar Atatürkçüyüm. Gurur duyuyorum bununla. Düşünceler, duruşlar, kültürler farklı olabilir ama dost olunmayacak diye bir şey yoktur.
Gelin bu hatalardan dönelim. Yazımı paylaşalım.
İçtenlikle.
Fazıl Say.”
***
Şimdi gelin, açık konuşalım…
Fazıl Say bu ülkenin bir değeridir.
Hatta, bir adım ileri gideyim, Türkiye’de ikinci bir Fazıl Say yok.
Farklı alanlarda ‘dünya markası’ olmuş, uluslararası üne sahip kıymetlerimiz var elbette ama kabul edelim ki; Say, bunlar içinde ‘1 numara’. Klasik müzikte, dünyanın en önemli piyano virtüözleri arasında.
Diyelim ki, piyano size hitap etmiyor, klasik müzikten de hoşlanmıyorsunuz. Say’ın sanat performansı sizi ilgilendirmiyor olabilir ama bu durum dünyanın kabul ettiği gerçeği değiştirmez.
Şöyle izah edeyim…
Futbolla ilgilenmiyor, sporun bu dalını sevmiyor olabilirsiniz. Cristiano Ronaldo’nun performansı, attığı goller de sizi ilgilendirmiyor olabilir ama bu, Ronaldo’nun kendi alanında dünyanın en iyilerinden biri olduğu gerçeğini değiştirmez.
***
Sanatçı Fazıl Say’ın ülke meselelerine, gündemdeki konulara bakışını tasvip etmemek de ayrı bir konu.
Bir sanatçının yaşam tarzı, ideolojisi, görüşleri sizinkilerden farklı olabilir.
O sanatçının başkalarını eleştirme hakkı olduğu gibi; sizin - bizim de onu eleştirme hakkımız her zaman vardır.
Yalnız unutmamamız gereken; ‘sanatçıların bizlerden farklı insanlar olduğu’dur.
Sanatın hangi dalında olursa olsun, ‘dünya markası’na dönüşmüş ‘özel’ insanlar, genelden, yani sizden - bizden farklıdırlar. Bu durum tarih boyunca böyle olmuştur. Dünya döndüğü müddetçe de ‘harika çocuk’lar büyüdüklerinde, sahip oldukları ‘süper ego’ ile yaşayacak, o şekilde sanat üretip icra edecekler.
Biz beğensek de beğenmesek de, sevsek de sevmesek de gerçek bu.
***
Fazıl Say’a dönecek olursak…
Dünyanın hemen hemen bütün gelişmiş ülkelerinden gelen vatandaşlık tekliflerini reddedip “Ülkemde yaşamak, sanatımı ülkemde yapmak istiyorum” diyor.
Hem annesi hem babası çok ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşmakta olan bir evlat, ülkesinden kopmamak için uğraş veriyor.
“Diyalog ve uzlaşı elimi uzatıyorum” diyor Fazıl Say.
O el havada kalmamalı.