Tayyip Erdoğan nasıl bir yönetici?

Haberin Devamı


Önceki akşam, Türkiye’nin Bükreş Büyükelçiliği’nin bahçesindeyiz...

Bir grup gazeteci, AB Bakanı Egemen Bağış ile sohbetteyiz...

Siyaset, diplomasi... Farklı başlıklarda uzunca bir sohbet...

Bakan Bağış, Türkiye’nin artık geçmiş dönemlerden çok farklı bir noktada olduğunu anlatıyor özetle.

Sohbetin bir yerinde somut bir örnek veriyor.

29 Kasım 2011 tarihinde Brüksel’deki Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında yaşanan gerginliği hatırlatıyor.

Hani şu Avrupa Parlamentosu’nun Hollandalı üyelerinden aşırı sağcı Barry Madlener’e “O karikatürü alıp, münasip bir yerinize koyabilirsiniz” dediği olayı...

- Ben mesela Rahmetli Ecevit hükümetinin bir bakanı olsaydım ya da mesela Tansu Çiller, Mesut Yılmaz hükümetlerinden birinin bakanı olsaydım bunu yapamazdım, böyle davranamazdım. O dönemler bir korku, bir çekinme vardı, “Aman kırmayalım, kırıp dökmeyelim” diye. Tabii bir de Türkiye ve Türk bakanlar, yetkililer, Türk insanı bugünkü özgüvenine sahip değildi geçmişte.

Bağış, bu değerlendirmesinin ardından konunun bir başka boyutuna vurgu yaptı:

- Geçmişin aksine bugün bizler, bulunduğumuz her ortamda, ülkemizin gücünün de verdiği özgüven ile hareket ediyoruz. Ben o gün Brüksel’de, Hollandalı parlamenterin o terbiyesizliğine sessiz kalsaydım, pısırık şekilde davransaydım, Ankara’ya dönüşte önce Sayın Başbakanımız benden hesap sorardı. “Neden gereğini yapmadın, neden vermedin hak ettiği cevabı?” diye kızardı.

Egemen Bağış’ın işte bu sözleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetim anlayışı ve tarzına, yöneticilik karakterine ilişkin önemli bir işaret niteliğindeydi.

*****


11 yıl sonra tekrar Bükreş

En son Haziran 2001’de gelmiştim Romanya’nın başkenti Bükreş’e. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in resmi ziyaretini takip etmeye...

Gerçi genel görüntüye bakıldığında daha yapılacak çok iş var ama yine de, aradan geçen 11 senede bayağı değişmiş Rumen başkenti. Avrupa Birliği’nin eli değmiş buraya da.

Global ekonominin yansımaları da gözleniyor şehirde. Tabii kapitalizmin kaçınılmazlarıyla donanmış şekilde...

Sürecin doğal sonucu olarak, özellikle genç nesilde, sadece AB’ye entegrasyon değil, aynı zamanda gözle görülür bir Amerikanlaşma, Amerikan hayranlığı da söz konusu.

Romanya ekonomisi, büyük oranda ‘yabancı sermaye’ ile dönüyor. Uzun dönemde en ciddi risk de bu gibi görünüyor. Bükreş yönetimi yakın gelecekte özkaynak üretemezse, bugün -göreceli de olsa - ‘iyi’ gibi görünen durumun terse dönme riski yüksek.

Ülkede asgari ücret 200 Euro dolayında. Buna karşılık emlak ve gayrimenkul ile konut kiraları astronomik boyutlarda. Misal, Bükreş merkezindeki 25 yıllık bir binada, 1+1, 65 metrekarelik bir daireye sahip olmanın maliyeti 100 bin Euro’yu buluyor.

Toplum katmanları arasındaki ekonomik durumda makas çok açık ve uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor. Zengin daha zengin oluyor günden güne, fakir ise daha da fakirleşiyor.

Aslında, dünyanın birçok farklı bölgesinde olduğu gibi...

*****


Bükreş notları

- Türkiye’nin Bükreş Büyükelçisi Ömer ™ölendil ve Müsteşar Korhan Karakoç’un hem işlerini iyi yapan, konularına hakim hem de sıcak ve içten tavırlarıyla hep görmek istediğimiz türden diplomatlar olması...

- Egemen Bağış’ın yakın çalışma arkadaşlarının dinamizmi ve Bakan’ın onlarla kurduğu diyaloğun verimliliğe olumlu yansıması...

- George Hagi’nin, ülkesi Romanya’da, bizlerin tahmininin aksine, aslında pek de sevilen bir futbol insanı olmaması... Buna karşılık, Mircea Lucescu’nun hem saygı gören hem de çok sevilen bir karakter olması...

- Türkiye ile Romanya, daha da somutu, Bükreş ile İstanbul Laleli arasında, yıllardır devam eden ‘bavul ticareti’nin hala aynı yoğunlukta sürüyor olması...

- 400 seneden fazla bir süre sınırları içinde yer almasına karşın, Romanya’da Osmanlı’nın izine neredeyse hiç rastlanmaması...

*****


Keşke...

Atanamayan öğretmenlerin art arda gelen intihar haberleri hepimize bir şeyler ifade etse...

DİĞER YENİ YAZILAR