Haberin Devamı
Gaziantep nerede?
Suriye sınırında.
Türkiye’nin Suriye sınırında neler var son dönemde?
Sığınmacılar için oluşturulan kamplar.
O kamplarda - birkaç gün önceki resmi rakamlara göre - Suriye’den gelmiş 70 bin civarında insan yaşıyor.
Bu sayı, bir ay önce 43 bin 564‘tü.
Önce bir hafıza tazeleme...
“(...)asıl önemlisi...
Türkiye’de yaşayan o 43 bin 564 sığınmacının arasında;
- PKK ile bağlantılı kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- Suriye İstihbaratı El Muhaberat’tan kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- Amerikan İstihbaratı CIA’e çalışan kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- Rus İstihbarat Teşkilatı KGB’den maaş alan kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- İran İstihbarat Servisi SAVAK’ın görevlendirdiği kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- İsrail Gizli Servisi MOSSAD’dan kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
- Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne istihbarat sağlayan kaç kişi var? Ya da kimse var mı?
Benim merak ettiğim işin bu tarafı.
Türkiye - Suriye sınır boyunda kaç ajan var? Kaç provokatör görev başında? Kaç ajan provokatör rakip meslektaşları ile mücadelede?
(...)
o kamplarda kimler neyin stajını yapıyor acaba?..”
Bu sorular, tam bir ay önce bu köşede yer aldı.
23 Temmuz 2012 tarihli, “Suriyeli sığınmacının Viagra talebi ve ötesi...” başlıklı yazımın son bölümünde...
Şimdi...
Bugüne, bir ay önce vurguladığımız bu noktadan bakalım.
Sınırdan ‘Suriyeli sığınmacı’ görünümünde kimlerin geçmiş olabileceğini düşünmek, tahmin etmek için özel istihbari bilgilere sahip olmak gerekiyor mu sizce?
Bölücü PKK’nın en güçlü, en etkin isimlerinden birinin Suriyeli olduğunu dünya alem biliyor.
Suriye uyruklu o kişinin, yani Doktor Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin‘in, örgütün bölge sorumlularına, geçen yılın Eylül ayında, “Çeçen tipi eylemlere geçme” talimatını verdiğini de biliyoruz. (Bu konudaki haber yine bu köşede, 21 Eylül 2011 tarihinde yer almıştı.)
PKK içinde ‘Cellat’ olarak da anılan Suriye uyruklu Fehman Hüseyin’in, doğrudan kendisine bağlı Suriyeli örgüt üyelerini, bu ülkeden ‘sığınmacı’ kisvesi altında Türkiye’ye eyleme gönderme planını uygulaması şaşırtıcı mı olur?
Gaziantep’te patlatılan bomba; yeri, zamanlaması, bağlantıları ve tabii en önemlisi ‘sivil halk’ı hedef almasıyla özel bir öneme sahip.
Gelinen noktada, gözden kaçırılmaması gereken önemli bir ayrıntı daha var. Aslında uzun süredir gözlenen ama son dönemde iyiden iyiye netleşen bir gerçek: PKK’nın artık homojenliğini yitirmiş bir yapıda olması.
Örgütün, kendi içinde fiilen yaşadığı bu parçalanmış hâlini, konjonktürel olarak bir mazeret, bir gerekçe gibi sunmaya çalıştığını da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Yarın çok geç olacak
Özellikle Gaziantep saldırısı sonrası “Vuralım - kıralım, yakalım - yıkalım, asalım - keselim”cilerin sesinin ne denli yüksek çıktığını görüyorsunuz.
Evet, en ‘makûl’lerimizin bile tahammül sınırlarını zorlayan bir noktaya geldi iş.
Evet, “Terörist ile sarmaş dolaş olanların Meclis’te yeri olmasın” diyenlerin ilk bakışta haklıymış gibi görülebileceği bir noktaya ulaştı mesele.
Ama değil !
Olmamalı !
Biliyorum, “Sabır, sabır nereye kadar?” diyorsunuz şimdi.
“Sabır taşı olsa çatlar” diyorsunuz.
Ve ilk bakışta haklısınız da.
Duygusal olarak sonuna kadar haklısınız belki ama bu sorun duygularla değil, mantık ve akıl ile çözülecek, eğer çözülecekse.
Tabii, bizler duygularımıza gem vurup aklımızı, mantığımızı öne çıkartırken; birileri yine tahrik etmeye, kaşımaya, kanırtmaya devam etmeyecek.
İyi niyetin tek taraflı olmayacağını o birileri de anlayacak artık.
Anlasın.
Anlamalı.
Yoksa, yarın çok geç olacak.
KEŞKE...
Acımasızlığın aslında acınacak bir özellik olduğunu görebilsek.