Haberin Devamı
‘Bir-and‘a geldi haber!
“Az sonra” değil, “az önce”!
Ve maalesef!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gezisini izlemek üzere bulunduğumuz Çin’de...
Ziyaretin son durağı Urumçi’ye gitmek üzere Şangay’dan ayrılmak üzereyken...
Çok üzüldüm. Çok!
Bunca yıldır Birand ile birlikte çalışmak nasip olmamıştı bana.
Bunu, “Keşke beraber çalışsaydık” manasında söylemiyorum. “Aslında pek de yakından tanımazdım” diyorum.
Bizim meslekte, insanları - özellikle de meslek büyüklerini - gerçek anlamda ‘tanımak’ için ‘teşrik-i mesai içinde bulunmuş olmak’ (kesinlikle ve kesinlikle) şarttır çünkü.
Aynı çatı altında mesai vermedik belki ama Mehmet Ali Birand ile çok olayı birlikte izledik yıllar boyu; gerek Türkiye, gerek ise yurt dışındaki birçok haber durağında.
En son birkaç hafta konuşmuştuk telefonda.
Benim bir haberimi Kanal D Ana Haber Bülteni’nde kullanmışlardı.
Kam’daki “Murat yazmış. O yazdıysa doğrudur” mesajına teşekkür etmek için aramıştım.
O da, “Ne demek arkadaş” dedikten sonra Özlem’i sormuş, “İkizler ne zaman izin verecek AKŞAM’daki yazılarına tekrar başlamasına?” demişti.
Neyse... Diyeceğim o ki; benim içim acıdı!
O’nu anlatmayı, O’nla birlikte çalışmış olan meslektaşlarıma bırakıp, ‘Büyük Usta’nın hatırası önünde eğiliyorum. Saygı ve sevgi ile...
Sizinki hangi fotoğraf?
Siz bu yazıyı okurken; daha doğrusu, bu yazının VATAN’da yayınlandığı gün, biz Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dahilindeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeyiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çin Halk Cumhuriyeti ziyaretinin son durağı, Urumçi’de.
Aslında, dünyanın bu en kalabalık coğrafyasına Türkiye’den giden her resmi heyetin standart parkuru bu.
Pekin ve Şangay’ın ardından Urumçi.
Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyetin - Çin ziyaretlerinin olmazsa olmazı - Urumçi’deki temaslarının detaylarını yarın itibariyle aktaracağız ama...
CHP’nin Çin ziyaretinin ilk iki durağı olan Pekin ve Şangay’da benim gördüğüm iki fotoğraf var.
İki kare fotoğraf...
Birbirinin 180 derece aksi iki kare...
İlk fotoğraf karesi şu:
- Başta olimpiyat oyunları ve EXPO ile ilgili olmak üzere hükümetin - uzun soluklu ve dolayısı ile yüksek maliyetli - uluslararası lobi faaliyetlerine destek mahiyetinde ciddi çalışmalar yapan ve bu başlıklarda Çin yönetiminden ‘söz’ alan...
Ve...
- Türk iş dünyası ile Çin ekonomisinin aktörleri arasında yeni bağlantılar kurmak gibi bir derdi olan, hem ticaret hem de Türkiye’nin tanıtımı için - adeta iktidar partisiymiş gibi - çalışan bir Ana Muhalefet...
Diğeri ise bunun tam aksi mahiyette...
Türkiye’nin iç gündemi çerçevesinde, o hükümeti kıyasıya eleştiren bir Ana
Muhalefet.
Şimdi...
Bu tabloyu nasıl yorumlamak gerekir?
İki seçenek var önünüzde...
Bakın bakalım, hangi fotoğraf sizinki...
1.) Yukarıdaki tablo üzerinden doğrudan katı bir ‘samimiyet’, bir ‘gerçeklik’ sorgulaması yapanların bakışlarındaki ‘önyargı’ safını mı tutmak lazım?
2.) Yoksa “Tamam işte, özlenen tablo bu. Ana muhalefet iktidarı içeride istediği kadar eleştirsin ama dışarıda yanında ve destek olsun” diyenlerin kolaycı ezberlerinin rüzgarında savrulmayı yeğlemek mi?
Siz bunu bir düşünün...
Türkiye’ye dönünce, gündemin izin verdiği uygun bir zamanda detaylı konuşuruz.
İncir çekirdeği ve bir çuval incir !
CHP’nin, ÇKP’den (Çin Komünist Partisi) gelen davete icabet ile gerçekleştirdiği bu seyahati objektif olarak değerlendirebilmek için, bunun, bir ‘Ana Muhalefet
Partisinin yurt dışı teması’ olduğunu hatırdan çıkartmamak gerekiyor.
Çünkü...
Belki CHP yönetimi henüz farkında değil ama bu tür seyahatlerde, ‘incir çekirdeğini doldurmayacak’ bir hata ya da eksiklik, ‘bir çuval incir’i mahvedebilir.
Her ‘detay’a dikkat etmek gerekir.
Partinin sıradan bir görevlisinin veya kiralık olarak tercih edilen havayolu şirketinin bir hostesinin yapabileceği bir hata, koskoca seyahati gölgeleyebilir.
Malum, bizim genetik kodlarımıza işli yaklaşım;
“Büyük bir içtenlik, hatta görevi olmamasına karşın ekstra özveri ile çalışanları görüp takdir etmek değil, görevini sadece birkaç dakikalık gecikme ile yapanları çarmıha germek” şeklinde özetlenebilir.
KEŞKE...
Bir an önce Ankara’ya dönüp, ‘Türk resim sanatının en ince fırça’sı Yalçın Gökçebağ’ın sergisini gezebilsem...