“Prensip olarak ben bu konuya girmiyorum. Sadece şu bilinsin ki, ilk gün söylediklerimin arkasındayım. Gerçekler yargı sürecinde ortaya çıkacaktır. Yine bilinmesini istiyorum ki, sadece işime konsantre vaziyetteyim ve işimi yapıyorum.”
Bu sözler Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Ekonomi İşleri’nden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’ye ait.
Dişli’nin “prensip olarak girmiyorum” dediği konu, tahmin edebileceğiniz gibi, 15 Temmuz darbe girişiminde aktif rol oynadığı iddiasıyla tutuklu bulunan ve yargılanacak olan kardeşi, eski Tümgeneral Mehmet Dişli.
***
Makamında görüştüğümüz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, “İlk gün söylediklerimin arkasındayım” diyor. (Zaten o günden bu yana, kardeşinin durumu ile ilgili bir açıklaması da olmadı.)
Dişli’nin bahsettiği, 18 Temmuz’da Twitter üzerinden yaptığı açıklama. Yani şu sözleri:
“Biz, Türkiyemiz ve Ay Yıldızlı Bayrağımızın emrindeyiz. Liderimiz dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Soyadı Dişli olan Tümgeneral kardeşim de olsa, asla ve asla duruşumuz değişmez, aksine katmerlenir. Biz ölümüne darbeye hayır dedik, demeye devam edeceğiz.”
Bu sözlerinin, tam 4 ay sonra bugün de arkasında olduğunu söyleyen Dişli, kardeşiyle ilgili gerçeklerin ise yargılama sürecinde ortaya çıkacağının altını çiziyor.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun senelerdir yakın mesai arkadaşlarından olan Dişli, 15 Temmuz sonrası da hem partideki görevini sürdürüyor, hem Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantılarındaki yerini alıyor, hem de Cumhurbaşkanı ile ilişkileri devam ediyor.
Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Başbakan Yıldırım da ‘Mehmet Dişli’ dosyası ile Şaban Dişli’yi ayrı tutuyorlar.
(NOT: Bu kısım benim yorumum. Şaban Dişli’nin bu değerlendirmem hakkında olumlu ya da olumsuz bir mesajı hatta bir mimiği dahi olmadı.)
***
Gelelim Dişli’nin yazının başında aktardığım sözlerinin son cümlesine... Yani “Ben işime konsantreyim ve işimi yapıyorum” sözlerine.
Ekonomide coşku eksikliği var
Şaban Dişli, iktidar partisinin ekonomi işlerinden sorumlu.
“Ak Parti olarak, 2002’de iktidara geldiğimizde, Türkiye hayatın her alanında bugünkünden daha kötü şartlardaydı” diyen Dişli bugüne ise şöyle bakıyor:
-Türkiye hiç bu kadar çoklu problem ile aynı anda uğraşmadı. Terör, batının tutumu, 15 Temmuz, batıdaki yabancı düşmanlığı ve islamofobi gibi konjonktürel faktörler sebebiyle Türkiye üzerine değişik algı oyunları rahatlıkla planlanabiliyor ve geniş bir alıcı kitlesi oluyor bu algı oyunlarının. Oluşturulan bu algının Türkiye’ye yansıması da maalesef kaçınılmaz.
-Benim gördüğüm, şu anda bir coşku eksikliği ve hedef sapması var Türkiye ekonomisinde. Bakın, ekonomiyle psikoloji arasında doğrudan, bire bir ilişki vardır. Ak Parti’nin iktidara gelmesinin ardından önce rahmetli Erol Olçok’un yaratıcılığının eseri olan ‘Herşey Türkiye için’ sloganı, ardından ‘Durmak yok yola devam’ ve nihayet ‘Hedef 2023’ sloganlarımız... Bunlar sadece slogan değildi. Yaratılan coşku ve koyulan hedefti asıl önemlisi.
-2002 itibariyle öyle bir güven ortamı oluştu ki, 2008 krizi Türkiye’yi teğet geçecek dendiğinde herkes buna yürekten inandı ve bu sebeple öyle de oldu.
En büyük sorun belirsizlik
-Her ay üç değişik şirkete anket yaptıran bir partiyiz biz. Yıllar içinde bazen terör, bazen ekonomi, bazen bir başka konu öne çıkardı bu anketlerde. Son ankette en büyük sorun olarak, ‘belirsizlik’ çıkıyor karşımıza.
-15 Temmuz herkeste bir travma oluşturdu. FETÖ operasyonları, terörle mücadele, bölgemizde devam eden sıkıntılar... Diğer taraftan Parlamento’nun başkanlık sistemi çalışması, 330 belirsizliği... Buna bir de geçen haftaya kadar var olan ABD başkanlık seçimi belirsizliğini ekleyin... Dünya ekonomisine etki eden Çin, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı gibi önemli gelişmeler de cabası... Adın konulmamış, yeni bir soğuk savaş dönemi var dünyada. Bütün bu iç ve dış faktörler, özellikle bizim gibi bir ülkeyi tabii ki etkiliyor.
Yine Erdoğan çözecek
-Ak Parti hükümetlerinin en büyük özelliklerinden biri öngörülebilirlik oldu hep. Ama şimdi saydığım iç ve dış etkenler ve bunlardan kaynaklı yürüyen sistematik algı çalışması sebebiyle bu noktada bir sıkıntımız var.
-Belirsizlik olunca, o bahsettiğim coşku da yok oluyor ister istemez. Bize, bu ülke insanına ve dolayısıyla ekonomiye bugüne kadar o coşkuyu veren, bence dünyanın en iyi iletişimcisi, Tayyip Erdoğandır. Cumhurbaşkanımızın şu sıralardaki en büyük mesaisi de şeytan taşlamak. Şeytan taşlamaktan, ihtiyacımız olan o coşkuyu bize vermesine fırsat kalmıyor. Ama ben eminim, Cumhurbaşkanımız çok yakında o coşkulu güven ortamını yine sağlayacak.
YARIN:
*Dövizden körfez sermayesine, 2017’de ekonomide neler yaşanır?
*Ekonomideki belirsizlik nasıl ortadan kalkacak? Yatırımcı ve vatandaş rahatlayacak mı?
*Kredi ve mevduat faizlerinde durum ne olacak?