"Hem içeride hem dışarıda kampanyalar yürütüyorlar. Başta ABD olmak üzere dışarıda Türkiye'nin itibarını sarsmaya yönelik sistemli çalışmalar yapıyorlar. Bu çok bariz."
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 'paralel yapı' olarak adlandırılan Gülen Cemaati'ni işte bu sözlerle itham etti.
***
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile önceki gün Ankara'dan Fransa'nın başkenti Paris'e giderken, özel uçak ATA'da görüştük.
Konu başlıklarından biri olan Gülen Cemaati hakkında, "O konuyu Başkan Obama ile yaptığı görüşmede Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat gündeme getirdi. ABD ile Türkiye arasında karşılıklı bilgi ve belge akışı belirli düzeyde sürüyor" dedi Çavuşoğlu.
Sorduk:
- Meselenin, sizin görev alanınıza giren boyutu nedir? Yani Türkiye'nin dış işlerini ilgilendiren kısmı nedir hükümetin paralel yapı ile mücadele gündeminin?
- Eskiden hepimiz destek veriyorduk biliyorsunuz. Niyetlerini halis bulduğumuz için destek veriyorduk ama sonradan durumun böyle olmadığı anlaşıldı işte herkesin gördüğü gibi. Şimdi ise hem içeride hem dışarıda Türkiye aleyhine sistemli çalışmalar içindeler. Bu aleyhte kampanyaları yürütüyorlar, bu çok bariz. Özellikle de ABD'de... Türkiye'nin itibarını sarsmaya yönelik çalışmalar yapıyorlar sürekli.
Rum tarafı çözüm istemiyorsa söylesin
Dışişleri Bakanı'na sorduğumuz sorulardan biri de Kıbrıs'ta gelinen noktaydı:
- Rum Kesimi masadan kalktı. Süreç bundan sonra nasıl devam eder?
- Biz müzakere fırsatının kaçırılmamasını istiyoruz. İşin doğrusu ben yeni dönemden çok umutluydum. Kıbrıs Rum halkının da daha istekli olduğunu biliyorum. Ama belli ki referandumdaki tutumun yanlış olduğunu anlamamışlar. İki devletli bir çözüm olmayacaksa, herkes başının çaresine bakacak.
- Herkesin başının çaresine bakmasından kastınıza, Türkiye'nin KKTC ile bütünleşmesi formülü de dahil mi?
- Alternatiflere bakılır. Ben şimdi tek başıma şöyle olacak diyemem ama bu statüko devam etmez. Biz istiyoruz ki çözüm olsun, iki halk beraber yaşasın. 11 Şubat’ta iki lider deklarasyonla devam edeceklerini söylediler. Biz gördük ki Rum tarafı bunu uzatmak, yaymak istiyor fakat Türk tarafı müzakerecilerin daha sık görüşmesini talep ediyor. Bakıyoruz ki bu ortak deklarasyonların içindeki konuları bile sulandırmaya çalışıyorlar. Şimdi bu gaz araştırma konusunu bahane ederek masadan çekiliyorlar. Kıbrıs Adası kıta sahanlığı içerisindeki doğal kaynaklar iki tarafın da hakkıdır. Tüm sondaj faaliyetlerini tek başlarına yapıyorlar. Olayı tırmandırıp masadan kalkmak istiyorlar. Rum tarafı samimiyetsiz bir biçimde yaklaşıyor. "Biz çözüm istemiyoruz" diyorsa Rum tarafı, bunu açıkça söylesin, herkes de ona göre başının çaresine baksın.
Mezhep savaşı daha tehlikeli
- Türkiye'nin bölgesindeki sorunlara yaklaşımında mezhepçi bir bakışa sahip olduğu, mezhep temelli bir dış politika izlediği yönündeki eleştirilere cevabınız nedir?
- Tam aksine... Türkiye mezhep temelli politikalara karşı çıktığı için, Suriye'de, Irak'ta kapsayıcı hükümetler ortaya çıksın istiyor. Bakın, mezhep siyaseti çok tehlikelidir. Mezhep savaşları, farklı dini grupların çatışmasından yani din savaşlarından bile daha tehlikelidir. Bu bölgeyi istikrarsızlaştıran da budur. Bunu söylüyoruz. İthamlar üzerine rakamları koyuyoruz, "Haklıymışsınız" diyorlar. Ama nedense hep Türkiye'ye karşı bir karalama kampanyası var. Aynı ülkede, taban tabana zıt ideolojiye sahip medya organları aynı başlıkları atıyor, birbirinin kopyası haberler yayınlıyor. Türkiye'de de bazıları böyle. Dış basının Türkiye konusunda aynı dili kullanması,aynı başlıkları atması tesadüf mü? Hatta bazen Türkiye'deki bazılarıyla, dışarıdaki bazıları biri önce, biri sonra yanı haberleri yapıyorlar. Bunlar tesadüf mü?