O an!..

Haberin Devamı

Beşiktaş, 110’uncu yılını kutladı ya önceki gün... 19. 03. 2013 tarihinde, saat 19.03’te BJK İnönü Stadı’nda ortaya çıkan tabloyu tüylerim diken diken, gözlerim nemli izledim ben de.

Gecenin en özel bölümü , Beşiktaş’ın yaşayan efsanesi, Onursal Başkan Süleyman Seba’nın tribündeki Kartallar ile hasret giderdiği dakikalardı benim için.

Binlerce Beşiktaşlı’nın Seba’ya yönelik sevgi gösterisi, 15 sene öncesine götürdü beni. Çünkü...

***


Tam 15 yıl önceydi. 29 Mart 1998...

Beşiktaş Kulübü’nün 52’nci Genel Kurulu’nda, Süleyman Seba, “son defa” diyerek, 8’inci dönemi için başkan seçildi.

Rakibi, listesinde camianın devlerinin yer aldığı İhsan Kalkavan’dı.

Kongre üyeleri, bir anlamda, “vefa” dedi ve mütevazı yönetim kurulu listesine rağmen Seba’yı tercih etti.

Ben de, o mütevazı listenin en çömez ismi olarak, henüz 28 yaşında, gönül verdiğim kulübün yöneticisi olma onuruna eriştim o gün.

***


Hafta içinde mazbatalarımızı aldık. İlk toplantımızı yaptık.

Seçimin 6 gün sonrasında ise yeni dönemin İnönü’deki ilk maçını izlemek için ‘Mabet’ teydik.

Rakip Bursaspor’du. Şeref Tribünü’ne girerken içim içime sığmıyordu.

Beni kucağına aldığı ilk anda, “Çişini söyleyecek kadar büyüse de Beşiktaş maçına götürsem” diyen bir babanın evladıydım ne de olsa.

Henüz 2 yaşında, babamın omuzlarında tanıştığım Siyah - Beyazlı tribünlerde büyümüş, Yeni Açık’ta serpilmiş, deplasmanlara savrulmuş, Kapalı’da olgunlaşmış bir Beşiktaşlı olarak; Dolmabahçe’ye, bu defa, 28 yıllık yaşantımın en büyük gururu olan “BJK Yöneticisi” sıfatı ile gelmiştim.

Şeref Tribünü’ne çıkan kapıdan geçerken, bir yandan babamın benimle nasıl gururlandığını düşünüyor, bir yandan da içimden “Allah her Beşiktaşlı’ya bu duyguyu nasip etsin” diye geçiriyordum.

İşte böylesi bir duygu seli içinde çıktım Şeref Tribünü’ne.

Takımlar sahada ısınıyor, tribünler dolmaya devam ediyor, ben de üzerinde ismim yazılı olan koltuğumu arıyordum.

Ve bir anda (burada detaylı şekilde yazamayacağım) hakaret ve küfür dolu bağırışlar ile irkildim. Aşağıya baktım, Numaralı Tribün’den bir grup gözümün içine baka baka küfür ediyordu henüz 6 gün önce seçilmiş yönetime. Bana da tabii.

Anlamadım önce...

Şaşırdım.

Şaşkınlığım üzüntüye, üzüntüm büyük bir hayal kırıklığına dönüştü.

O gün başlayan hayal kırıklığım bir buçuk yıl kadar sürdü.

En kibar slogan “Ahmet dursun, Seba gitsin”di o dönem.

Süleyman Seba’ya yönelik, ‘sin-kaf’lı “Git” tezahüratlarını da duyduk o 2 sezon boyunca.

***


Seba gitti...

Küserek gitti. Küstürülerek.

Serdar Bilgili geldi ardından.

Bilgili de gitti. Öyle ya da böye; küserek, küstürülerek gitti. Gönderildi.

Yıldırım Demirören başkan oldu sonra.

Demirören de aynı akıbete uğradı.

***


Ve...

Beşiktaş tribünü önceki akşam Süleyman Seba’yı bağrına bastı.

KEŞKE...

Beşer şaşmasa.


DİĞER YENİ YAZILAR