İsmi Hakan Karakuş.
Adının bir önemi yok.
Türk Hava Kuvvetleri’nin F-16 pilotu kurmay yarbaylarından biri.
Mesleğinin, sıfatının önemi yok.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün damadı.
Kim olduğunun önemi yok.
Kuveyt’in Ankara Büyükelçiliği’nde görevli, bu ülkenin diplomatları ve Türk şoförleri tarafından, Ankara’nın göbeğinde, eşi ve dünyadan habersiz, henüz 6 günlük bebeklerinin gözü önünde öldüresiye dövüldü.
Faillerin tâbiyetinin değil belki ama hangi coğrafyadan, hangi kültürden geldiğinin önemi var maalesef.
Hakan Karakuş çevredeki insanların müdahalesi ile canını kurtardı.
Bu noktanın da önemi var.
***
Dünyada hiçbir ülkenin vatandaşlarını topyekûn ‘iyi’ ya da ‘kötü’ diye kategorize edemeyiz şüphesiz.
İngilizler iyidir, Suriyeliler kötü; Fransızlar kötüdür, İranlılar iyi; Ruslar iyidir, Avusturyalılar kötü; Mozambikliler kötüdür, Norveçliler iyi gibi genellemeler muhakkak ki gerçeği tam olarak yansıtmaz.
Lâkin bölgelerin, coğrafyaların genel karakterleri vardır insanının yapısını belirleyen, şekillendiren...
İstisnaları olsa da genel itibariyle, karakteristik özelliklerini bilirsiniz o coğrafya insanının.
***
Sakın ola ‘ırkçılık’ çizgisine çekmeye kalkışmayın şimdi söyleyeceklerimi.
Soruyorum...
Bir selektör yüzünden ya da yol vermeme inadından veya sadece bir sinyal vermedi diye...
Trafikte önce klakson sesleri, ardından camı açıp el - kol hareketleri eşliğinde bağrışmalar, küfürleşmeler, el frenini çekip araçtan inmeler, nihayet kavgalar - dövüşler;
Sizce; misal, İsviçre’de mi daha yaygındır Türkiye’de mi?
Bahsettiğim manzaralar, Hindistan’da mı daha çok yaşanır, Lüksemburg’da mı mesela?
Sözünü ettiğim türden olaylar ile karşılaşma ihtimaliniz, örneğin Irak’ta mı daha yüksektir, Litvanya da mı?
***
Tekrar ediyorum...
Kesin olarak genellemek yanlış olsa da; coğrafyadaki toplum yapısının, eğitim seviyesinin, medeniyet ve kültürel alt yapının şekillendirdiği ortalama bir bölgesel karakter, asgari bir yöresel genetik kod gerçeğini de yadsıyabilir miyiz?
Ankara’da, o kordiplomatik araçtakiler Kuveytli değil, diyelim ki İzlandalı diplomatlar olsa, ortaya çıkan sonuç bu mu olurdu mesela?
Hakan Karakuş’un karşısına çıkanlar; Danimarkalı diplomatlar olsa ne yaşanırdı, Ruslar olsa iş nereye varırdı, Japonlar ile ne nasıl olurdu, bizlerden biri yani kendi ülkesinin vatandaşları olsa sonuç ne olurdu örneğin?
***
Dozu farklı belki ama Türkiye’de hepimiz trafikte muhatap oluyoruz Hakan Karakuş’un yaşadığına benzer şiddet olaylarına.
Bazen bir ağız dalaşı seviyesinde kalıyor yaşanan, bazen ağır küfürleşmelerle de olsa geçip gidiyor ama bazen de işte böyle doğrudan darp vakasına dönüşüyor gergin sürücülerin çatışması. Hatta maalesef bazen sonu pisi pisine ölüm, yok yere cinayet oluyor işin sonu.
Oysa bütün bunları yapan, kavga - dövüşe her daim hazır olan bizler; başkaları birbirine girdiğinde onları ayıran, başka insanların canını kurtaranlarız da aynı zamanda.
Hakan Karakuş’u o dört kişinin elinden civardakilerin alması örneğinde olduğu gibi.
***
Sürücü koltuğuna oturmak kolay da...
Biraz da oturup düşünmemiz gerekmiyor mu; “biz ne yapıyoruz, nedir bu öfke, nedir bu egoizm, nedir bu çifte standart, nedir bu empati yoksunluğu, nedir bu gayri medeni, bu gayri insani davranışlar” diye.
Bir aynaya bakmamız gerekmiyor mu?
Hatta bazılarımızın tükürmesi gerekmiyor mu o aynada gördüğü yüze!