Mayıs’ın başı ve sonu

7 Haziran 2015 Pazar günü sandığa gidiyoruz. Önümüzde 39 gün var sadece.

Bu 39 günün ikisi, diğer 37’sinden mühim.

***

İlki yarın. Yani 1 Mayıs.

Yine bir ‘1 Mayıs klasiği’ yaşanıyor.

‘Taksim’ üzerinden taksimat...

O bildik gerginlik mi yaşanacak yarın yine Taksim’e çıkan yollarda, meydanı çevreleyen sokaklarda?

1 Mayıs’ı kutlamak isteyen gruplar ile polis arasında yine o tanıdık çatışma sahnelerini mi izleyeceğiz?

Ve tabii varlık sebebi böylesi günlerde sahne almak olan, bu tip ortamlardan beslenen o malum gruplar ile...

Yine o malum provokasyon gündemine mi mahkum olacağız?

***

Diğer 37’sinden ayrı olan diğer gün ise 29 Mayıs.

Taksim Gezi Parkı’ndan başlayıp, ülkenin birçok kentine yayılan kitlesel eylemlerinin ikinci yıl dönümü yani.

Her ne kadar ‘Gezi Parkı’ gündeminin ortaya çıkış tarihi 27 Mayıs olsa da, parktaki çadırlara ilk müdahale, 29 Mayıs sabaha karşı gerçekleşmişti. Sonrası malum...

‘Gezi eylemleri’ ve polis müdahaleleri, farklı yerlerde ve farklı boyutlarda olsa da, 2013’ün Haziran ayı boyunca sürdü.

Haberin Devamı

1 Mayıs gibi, “Gezi’nin yıldönümü de, seçim öncesi sokakları hareketlendirir, gündemi ısıtır mı” sorusu gündemde. Tabii hazırlıklar ve önlemler de...

Özetle, Mayıs ayının ilk günü ile son günleri takvimde ‘kritik’ notu ile işaretli.

Bizim mesleğin kaderi

Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın yurt içi veya yurt dışı gezilerini izliyoruz ya zaman zaman... Uçağa biniyoruz hani...

Soru sorup, aldığımız yanıtları gazetemizin sayfaları aracılığıyla kamuoyuna duyuruyoruz.

İşimizi yapıyoruz yani.

Bir kesim var; ne sorduğumuz ile ilgileniyor, ne haber kaynağının verdiği yanıtlarla.

Onların tek dertleri görüntü. Uçakta, Cumhurbaşkanı’nın yahut Başbakan’ın yanında çekilmiş fotoğrafımız üzerinden ne yorumlar, ne yorumlar...

Aynı durum, bakanların seyahatlerini takip ettiğimizde de geçerli.

***

Ana muhalefet partisinin genel başkanıyla röportaj yapıyoruz ya hani kimi zaman... Ya da üst düzey bir yöneticisi veya önemli bir ismiyle ana yahut diğer muhalefet partilerinin.

Soru soruyoruz, sorularımıza verdikleri cevapları haberleştiriyoruz.

Haberin Devamı

Haberin fotoğrafı o siyasetçinin makamında ya da bir sofrada olabiliyor bazen. Bir kahvaltı ya da akşam yemeği sofrası misal...

Bu defa bir başka kesimin sesi yükseliyor.

İşimizi yaptığımız için işitmediğimiz lâf kalmıyor yine. Ve yine görüntü üzerinden tabii...

***

Dikkat edin isim vermiyorum. Haber kaynaklarının ‘sıfat’ları ile yazıyorum bunları.

Çünkü dönemler ile birlikte, iktidarlar, muhalefetler, yani partilerin yeri değişiyor.

Buna bağlı olarak koltukların - geçici - sahiplerinin isimleri de. Değişmeyen ‘gazeteci’nin kaderi.

***

Seçim yaklaşıyor.

‘Gazeteci’ler, için, yeni haber kaynaklarının gelişi yakın.

Bir üstten bakış, bir ukalalık olarak değerlendirmeyin lütfen...

Espri ile karışık hep söylediğimiz gibi;

biz ‘hancı’lar, yeni ‘yolcular’ımızı bekliyoruz yani bir anlamda.

***

Bu arada...

“Gazetecinin kaderi değişmiyor” dedim ya yukarıda...

Yanlış anlamayın; ‘şikayet’ değil bu yazdığım.

Tespit sadece.

Tabii kendi adıma...

Bazı meslektaş(!)larımız var ki, onlar için böyle bir durum söz konusu değil.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR