Terörle, teröristle mücadele bir süredir dağlarda, kırsal alanda değil; kent ve ilçe merkezlerinde, kazılmış hendekler ile kurulmuş barikatların arasında sürüyor.
Güvenlik terminolojisinde, ‘meskun mahalde gayri nizami harp’ şeklinde adlandırılıyor yaşanan.
İlan edilen sokağa çıkma yasakları ile birlikte başlayan çatışmalar üç merkezde başladı biliyorsunuz.
Şırnak’ın önce Silopi, ardından da Cizre ilçelerinde operasyonlar sona erdi. Diyarbakır Sur’da ise sona yaklaşıldığı açıklandı.
***
Cizre’de sona yaklaşılırken, yani 10 - 15 gün önce, “Silopi, Cizre ve Sur bittikten sonra sırada Şırnak Merkez, İdil ve Nusaybin var” diye konuşulmaya başlandı kulislerde. Bu ikinci üçlünün ardından da Hakkari Yüksekova’nın geleceği...
Ve dün ilk resmi açıklama geldi.
Şırnak Valiliği’nden şu açıklama yapıldı:
“16.02.2016 Salı günü saat 23.00’ten (dün gece) itibaren, ilimiz İdil İlçe Merkezi’nde ve Dirsekli Köyü’nde, bölücü terör örgütü mensuplarının yakalanması, patlayıcılarla tuzaklanmış çukurların ve barikatların bertaraf edilmesi, halkımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi gereğince, ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.”
Bu da demek oluyor ki bugün itibariyle mücadelenin yeni sıcak adresi - bir süredir konuşulduğu gibi - Şırnak / İdil olacak.
***
Bizlerin duyduğunu, yerindeki PKK ve YPS üyelerinin duymamış, bilmiyor olması mümkün mü?
Ankara’nın da bunun böyle olduğunu öngörmemesi, düşünmemesi mümkün mü?
Bütün bunları geçiyorum...
Konunun istihbarat ve güvenlik boyutunu bir yana bırakıyorum.
***
Bu noktada, o bölgede yaşayan insanların neler yaşadığını merak ediyorum.
Mesela İdil’de yaşayan, işinde gücünde, sıradan bir vatandaşın ruh halini...
Mesela, sıranın geleceği söylenen Nusaybin’de ya da Yüksekova’daki insanların psikolojik durumunu.
***
Bir düşünsenize...
Kendinizi o ilçelerden birinde yaşayan insanların yerine koymayı bir denesenize...
Evinizi, işinizi, toprağınızı, hayvanınızı, çocuklarınızın okulunu bırakıp, ailenizle birlikte terk mi edersiniz yaşadığınız yeri?
Ya da Silopi, Cizre ve Sur’da yaşananlar ortadayken, o örnekleri görmenize rağmen her şeyi göze alıp kalır mısınız İdil’de?
Nasıl yaşar insan bu ikilem içinde, bu gerilimin baskısı altında?
***
BBC Türkçe Servisi dün şu haberi geçti:
“Sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden önce, dün (önceki) gece saatlerinde İdil’e çok sayıda tankın girdiği belirtiliyor. İdil’in girişinde kontrol noktasında bulunan bir güvenlik görevlisi, nüfusu 28 bin 500 olan kentte şu anda bin kişinin kaldığını söyledi. Son bir kaç günde taşınan hane sayısının da 200 - 300 civarında olduğu tahmin ediliyor. İdil’den ayrılanlar ağırlıklı olarak Midyat, Şırnak merkez ve Mersin’e gidiyor.”
***
Devlet, farklı birimleriyle; Silopi, Cizre ve Sur’dan göç etmek zorunda kalanlara maddi, sosyal ve psikolojik destek veriyor. Bunun gerekli ve gayet yerinde bir uygulama olduğuna şüphe yok.
Şimdi...
Görünen o ki, ‘post travmatik sendromlar’ (travma sonrası) için uygulamaya konan rehabilitasyon programlarının, ‘pre travmatik sendromlar’ (travma öncesi) için de düşünülmesi gerekecek.
Yerinden, yurdundan mecburi olarak ayrılanlar gibi, aynı travmayı şimdi yaşayacak olanlar da bu desteği bekleyecektir.