"Burdur il sınırları içerisinde; kamunun istifadesine açık park, bahçe ve üzerinde tesis bulunmayan açık alanlarda, meskun mahallerde, karayollarında, umuma mahsus yerlerde veya umumun istifadesine sunulan piknik ve ören yeri gibi alanlarda, gar, otogar, meydan, cadde, sokak, tarihi ve kültürel mekanlarda, ibadethaneler ile terk edilip kullanılmayan yapılar, inşaatlar, banka ATM’leri, köprü altları, mezarlıklar, gezinti yerleri vb yerler ile nerede park halinde olduğuna bakılmaksızın her türlü aracın içerisinde çevreyi rahatsız edecek şekilde ve açıkta alkol içilmesi yasaktır.”
Burdur Valiliği’nin, 07/02/2018 tarih ve 2018/01 sayılı kararının 4’üncü maddesi aynen böyle.
***
Yukarıdaki listeye bakıldığında, restoran, bar vb alkol ruhsatına sahip ticari mekânlar ve özel alan yani ev, ofis gibi yerler dışında hiçbir yerde alkollü içki tüketilemeyeceği görülüyor. Metindeki ‘meskûn mahal’ifadesi bunu gösteriyor. (‘Meskûn mahal’in TDK Sözlüğü’ndeki karşılığı ‘yerleşim merkezi’.)
İdarenin, benzerleri gibi bu yasağa da göstereceği gerekçeleri tahmin etmek güç değil. Çoğunda da haklı oldukları açık.
Valiliğin yasaklama kararında iki ana kriter var:
1.) Alkollü içeceğin açıkta içilmesi.
2.) Çevreyi rahatsız etmek.
***
Malum, alkol yasakları her zaman tartışmaya açıktır.
Malum, yasaklar tepki doğurur.
Malum, yasağı delmeye niyeti olan bir yolunu bulur.
Ve malum, yurdum insanı o yolları bulmakta ziyadesiyle mahirdir.
Hadi bunu da bir yana bırakalım...
***
“Yasaklar keşke olmasa tabii ama böyle bir karara gerek duyulduysa muhakkak vardır kabul edilebilir gerekçeler” diyerek...
“Alkol yasağını, o bildik ‘yaşam tarzlarına müdahale’ başlığına bağlamadan...
“Her şey bitti, bir tek alkol mü kaldı” türünden ezberlerle değil, muhtemel fiili durumları esas alan sorularım var.
***
Merak ediyorum...
Mesela, Burdur’da bir kişi evinde ya da bir restoranda alkollü içki tüketse...
İçtiği, misal tek bir şişe bira ya da bir kadeh şarap olsa...
Yani sarhoş olmasa...
Sonra gidip, valiliğin yasak listesinde yer alan bölgelerden birinde; bir parkta, bir meydanda, gar ya da otogarda otursa...
Hasbelkader, bulunduğu yerde bir başkasıyla bir tartışma yaşasa...
Tartışma büyüse... Polis meseleye müdahil olsa...
Bir saat önce bir bardak alkol tüketen o kişinin durumu ne olacak?
“Ağzı kokuyor, bu kişi alkollü” dese tartışmanın diğer tarafı mesela...
Hatta bir adım ileri gitse, “Bu zaten burada içmiş” türünden bir iftira atsa…
Çıkan tartışmanın yüzde yüz haklı tarafı bile olsa, o kişinin başına, sırf bir kadeh alkollü içki içtiği için olmadık işler gelir mi?
***
Listeyi uzatmak mümkün ama sanırım anlatabilmişimdir meramımı.
Yasak kararı beraberinde mağduriyetler getirmesin diyorum özetle.
Burası Türkiye...
Burdur artık ‘Alkolün yasaklandığı şehir’ olarak anılacaktır. Algı bu şekilde olacaktır.
Sahadaki uygulama da bu algıyı teyit eder şekilde olursa işte o zaman sıkıntı olur.
Kararda iki kriter var demiştim ya yukarıda...
Tüketimin yasak olduğu yerler tamam ama ‘çevrenin rahatsız olması’ kriteri işi karıştırabilir.
İnsan vardır, içer ama kimseyi rahatsız etmez; bir diğeri içmez lâkin çevrede kim varsa huzurunu kaçırabilir.
‘Çevre’den kasıt, çevredekiler malum...
İnsanların rahatsız olma eşikleri farklıdır.
Rahatsız olma güdüsü izafidir. Kişiden kişiye değişir.
Bir ‘kahkaha’ örneğin.
Yakındaki bir kişinin yüksek sesle gülmesi kimine yaşama sevinci ve mutluluk verirken, bir başkasını rahatsız edebilir.
Yasak kararındaki ‘çevreyi rahatsız edecek şekilde’ ibaresi işte bu tür durumlarda mağduriyetlere sebep olmasın diyorum.
Bilmem anlatabildim mi?..