Fikir, planlama, hazırlık, yönlendirme, talimatlandırma, uygulama, propaganda, destek… ‘15 Temmuz cunta kalkışması’nın hangi aşamasında, hangi boyutunda, kimlerin nasıl bir rolü, ne kadar sorumluluğu varsa… Bu ülke, bu millet ve tarih; ‘15 Temmuz hıyaneti’ ile uzaktan yakından ilgisi olanların hiçbirini unutmayacak. Ve tabii affetmeyecek...
Önceki gecenin çok çarpıcı ayrıntıları var. Bazı ‘bilinmeyenler’i de…Ankara’dan başlayalım…
“Çekme kardeşim !”
Ankara semalarında alçak irtifadan uçan F-16’ların şehri sarsan sesleriyle başladı her şey.
Hava kararmıştı. Savaş uçakları kent merkezinin üstünde dönüp duruyor, herkes de birbirine “Ne oluyor” diye soruyordu.
Bir - iki telefon görüşmesinin sonunda Genelkurmay Karargahı’nda bir çatışma olduğu haberine ulaştım. Hemen ardından da haberin merkezine doğru yola çıktım.
Dikmen Caddesi’nden Kızılay yönüne ilerlerken sıra dışı bir durum çarpmadı gözüme… Emniyet Genel Müdürlüğü sağımda, Kara Harp Okulu solumda devam ettim.
Ardından, solda Sahil Güvenlik Komutanlığı ve hemen altında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, sağımda ise Türkiye Büyük Millet Meclisi…
Karşısı Genelkurmay…
Mavi kırmızı ışıklarla çevrelenmiş şekilde çıktı karargâh binası karşıma. Polis araçları ve ambulanslardan bir çemberin içindeydi Genelkurmay Başkanlığı.
Polis, kavşağı kapatmıştı. Sola, İnönü Bulvarı’na dönüş de yoktu, ileri Milli Müdafaa Caddesi’ne devam etme seçeneği de… Sadece sağdan Atatürk Bulvarı yönüne akıyordu trafik.
Yanımda, cep telefonu ile video kaydı yapan www.gazeteduvar.com yazarı meslektaşım ve eşim Özlem’e trafik polisinin bağrışı, ortamdaki gerginliğin en somut göstergesiydi: “Çekme, çekme ! Ne çekiyorsun kardeşim !.. Yürü, yürü… Devam et, çabuk !”
“Tatbikat yapılıyor” yalanı ve Org. Akar’ın alınışı
Sonradan öğrendim; “Karargâh’ta anormal bir durum mu var” diye arayan askeri personele, “Kapsamlı bir tatbikat var, merak etmeyin” cevabı verilmiş. “Gelmenize gerek yok, tatbikat planlandığı şekilde sürüyor” diye de eklenmiş.
Tatbikat yalanı ilk birkaç saat boyunca rahat hareket etmelerini sağlamış darbe girişiminde bulunan ekibin.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın cuntacılar tarafından nasıl ve nerede rehin alındığına dair konuşulanlar şöyle:
Saat 19.30 civarında, Genelkurmay Karargâhı yaklaşık 200 kişilik bir grup tarafından zapturapta alınıyor.
İddiaya göre, bir orgeneral, (NOT: Bir orgeneralin de bu sahnede yer aldığı iddiası kişisel olarak bana inandırıcı gelmiyor) bir askeri hâkim ve 4 ay önce Hulusi Akar tarafından Genelkurmay Adli Müşavirliği’nden alınan Albay Muharrem Köse, Genelkurmay Başkanı’nın makam odasına giriyor ve Akar’ın yüzüne karşı, sonradan TRT’de canlı yayında zorla okutulan sözde darbe muhtırası okuyup “Bizimle misiniz, değil misiniz” diye soruyor.
Hulusi Akar’ın bu girişimin kabul edilemez olduğunu söyleyip karşı çıkması üzerine, Genelkurmay Başkanı’nın derdest edilmesi için yanlarındaki askerlere emir veriyorlar.
İşte bu noktada, o grup ile Genelkurmay Başkanı’nın yakın koruma ekibi arasında çatışma çıkıyor ve Bordo Bereli korumalardan bir astsubay şehit oluyor, ikisi de yaralanıyor.
Ardından da, Hulusi Akar helikopter ile 35 kilometre uzaktaki Kazan İlçesi yakınlarında yer alan Akıncı Hava Üssü’ne götürülüyor.
TRT’de okutulan muhtıranın ekinde, tüm askeri birimlere bir de liste gönderildiği bilgisi var. Sıkıyönetim komutanları, görevlendirilecek subaylar (özellikle hâkimler) ve devletin sivil kurumlarının başına geçecek isimlerden oluşan bir liste…
Görevlendirme listesi ve saatteki ayrıntı
O listede, örneğin, İzmir’deki Askeri Casusluk Davası bağlantılı FETÖ/PDY soruşturmasında hakkında yakalama kararı çıkartılan Tuğamiral Ali Suat Aktürk kendi görevine iade edilmesinin yanı sıra Merkez Bankası Başkanı olarak da görevlendirilmiş.
Yine aynı listede, Albay Muharrem Köse’nin adı yeniden Genelkurmay Adli Müşavirliği görevinin karşısında yer alıyormuş. Bununla birlikte, Milli Savunma Bakanlığı bünyesine alınması öngörülen tüm Sıkıyönetim Mahkemeleri de Köse’ye bağlanıyormuş.
Yalnız bu noktada dikkat çekici bir ayrıntı var.
Emrin (darbe muhtırası) geliş saati 22.30 civarı. Emrin uygulanma saati ise gece yarısından sonra, sabaha karşı 03.00.
Bu saat farkı önemli çünkü askeri kaynaklar, darbe girişiminin aslında sabaha karşı saat 3’te uygulamaya konulmasının planlandığını ancak muhtemelen bilginin sızması sebebiyle erkene çekilip aceleyle hayata geçirilmeye çalışıldığı yorumunu yapıyorlar.
Gölcük’te film gibi saatler
Ankara’da bütün bunların yaşandığı dakikalarda, İstanbul, İzmir ve Gölcük’te de eş zamanlı benzer sahneler yaşanıyor…
İstanbul’da; Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal Moda Deniz Kulübü’nden, Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele de Fenerbahçe açıklarına getirilen gemi ile aynı gerekçeyle, terörist saldırı tehdidi gerekçesiyle alınıyorlar. Oramiral Kösele ile birlikte Komodor Albay Levent Kerim Uça da aynı durumda…
Terör eylemi riski bahanesinin bir yalan olduğu kısa bir süre sonra ortaya çıkıyor ama komutanlar enterne edilmiş oluyor.
Bu arada, bu anormal gelişmeler yaşanmasa, Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele’nin dün (16 Temmuz 2016) oğlunun düğün töreni olacağını öğrendim. İzmir’de ise Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep art arda gelen iki derdest edilme girişiminden kurtuluyor.
Ve Gölcük…
Gölcük Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren, terörist saldırı olacağı iddiasıyla Donanma Komutanlığı’ndaki diğer rütbeli personel ile birlikte Harp Filosu Komutanı Tümamiral İskender Yıldırım’ı da etkisiz hâle getiriyor.
Ardından da saat 22.00 civarında, miğferini de başına takıp Donanma Komutanlığı personelini topluyor ve şu minvalde bir konuşma yapıyor:
“Bütün şehitlerin verilmesinin tek sebebi onlar. Benim dediğime inanmıyor musunuz? Televizyonlarda açıklamayı yapan Recep Tayyip Erdoğan değil. O Almanya’ya kaçtı… Ben buranın en kıdemli komutanı olarak sizleri emrime alıyorum. Bu düzeni değiştireceğiz, hepimiz kurtulacağız. Çatışmak isteyen varsa ben buradayım, benimle çatışmak zorundasınız !”
15 Temmuz gecesi, Gölcük’te bu atmosferde geçiyor…
Sahil Güvenlik Botu ile firar
Dün sabah erken saatlerde ise tablo değişiyor… Donanma Komutanı Veysel Kösele’nin de içinde bulunduğu gemi Gölcük’e yanaşıyor.
Gemideki 4 subay ve 4 astsubay, karadaki askeri savcıya teslim ediliyor ve hepsinin tutuklanmasıyla sonuçlanan süreç başlamış oluyor. Bu arada, karada da Tümamiral İskender Yıldırım karargâhın komutasını tekrar ele alıyor.
Durumun değişmesi üzerine, sabah saat 9 civarında, Tuğamiral Hayrettin İmren ile Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay, Güney Görev Grup Komutan Tuğamiral Nazmi Ekici ve Kurmay Albay Murat Erdem bir Sahil Güvenlik botu ile Gölcük’ten kaçıyorlar. Körfezin karşı kıyısında, Dilovası’nda karaya çıkıp izlerini kaybettiriyorlar.
2 generalin geçmiş görevleri
15 Temmuz darbe girişiminin bütününe bakıldığında görünen o ki, cuntacılar planlarının Ankara ayağında başarıya ulaşabilseler, kalkışmanın ülkenin bütününe yayılma ihtimali yüksekti.
Bize bunu söyleten, Anadolu’nun hemen her garnizonunda cunta kadrosuyla bağlantılı bir tuğgeneral ya da bir albayın ortaya çıkmış olması.
Bu bağlantı noktalarında aranan, gözaltına alınan ya da tutuklanan subaylardan ikisi geçmiş görevleri itibariyle öne çıkıyor. Bu iki isimden ilki, Bolu İkinci Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Güneşer.
Güneşer, Albay rütbesiyle hem bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başyaverliğini yapmış bir subay.
İkinci isim ise Tuğgeneral Semih Terzi. Özel Kuvvetler Birinci Tugay Komutanı olan Terzi, önceki gün Bordo Bereliler’in Ankara Gölbaşı’ndaki karargâhında komutayı ele geçirdikten sonra çıkan çatışmada öldürüldü.
İki yıl önce birinci sıradan generalliğe terfi ettirilen Semih Terzi, albay rütbesindeyken önceki iki genelkurmay başkanı ile de en yakın çalışan isimdi. Terzi hem müstafi Orgeneral Işık Koşaner’in hem de eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in özel kalem müdürü olarak çalışmıştı.