Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken, yatmakta olduğu cezaevinde öldürüldü. Babası ise yaralandı.
Cinayet ateşli silahla işlendi. Bir tabancayla...
Yüksek güvenlikli Adana Kürkçüler Cezaevi’nde, bir mahkum, bir diğerini tabanca ile vurarak öldürdü. İkinci bir hükümlüyü de yaraladı.
***
Olay üzerine Adalet Bakanlığı’nın başlattığı soruşturma sürüyor.
Silahın cezaevine nasıl sokulduğuna dair detaylar netleşmeye başladı.
Gelen ilk bilgiler, cinayetle sonuçlanan sürecin, “Sadece filmlerde olur” denilecek türden detaylar içerdiğini gösteriyor.
Silahın cezaevine nasıl sokulduğu, cinayetin nasıl işlendiği vb ayrıntıları, VATAN’ın konuyla ilgili haberinde okuyabilirsiniz. O yüzden ben burada tekrar etmiyorum.
***
Haber duyulduğundan beri hemen herkes, “İyi olmuş” diyor farklı ifadelerle.
Kimse üzülmüş görünmüyor Suphi Altındöken’in ölümüne.
Katil zanlısı için “Elleri dert görmesin” diyenler bile var.
Hatta dün birinden şu cümleyi duydum: “Katilin babası yaralı kurtulmuş. İnşallah hayatta kalır. Ölmesin ki, o da Özgecan’ın anne ve babası gibi evlat acısını yaşasın.”
***
Bu türden tepkilerin kaynağını oluşturan, ‘kısasa kısas’ anlayışı.
Aslında çok rahatsız edici, daha da ötesi, tehlikeli bir yaklaşım tarzı bu.
Lâkin söz konusu olan öyle bir olay ki, insan, ilke olarak karşı durması gereken ‘kısasa kısas’ reaksiyonunu bile kınayamıyor.
***
Dürüst olalım...
11 Şubat 2015 tarihine dönüp, henüz 19 yaşındaki Özgecan Aslan’ın başına gelenleri hatırlayınca; bugün katilinin ardından “Oh olsun” diyenlere kızabiliyor musunuz?
***
Tekrar ediyorum...
Elbette ilke olarak doğru değil.
Elbette çoğunluğun böyle düşünüyor olması, o duygusal ve tepkisel yaklaşımın haklı olduğu anlamına gelmiyor.
Elbette olması gereken, katilin öldürülmesi değil, yargı tarafından çarptırıldığı cezayı çekmesi.
Modern dünyada, hukuk devletlerinde olması gereken bu elbette.
Bunların hepsini biliyoruz. Kabul...
Ama sonuçta, insan da böyle bir varlık işte.
Eğitim ve medeniyet seviyesi fark etmiyor... Bütün farkındalıklarına rağmen, yeri geldiğinde duygularıyla yaşayan bir varlık insan.
Hele anne - babalar... Çocuk sahibi olanlar...
Özgecan’ın yerine evladını koyup, yaşananlara öyle bakan insanlar...
Kızabilir misiniz onlara?
Kınayabilir misiniz, eleştirebilir misiniz “Hak yerini buldu” diyen anne - babaları?
Kızsanız, kınasanız, eleştirseniz sonuç değişir mi?
***
Gerçekten zor bir durum...
İnsanın beyni ile yüreğinin çeliştiği, mantığıyla duygularının birbirine girdiği ama sonuçta duygularının galip geldiği bir durum.
“Olmaması gerekirdi” ya da “Tabii bu da üzücü” gibi cümleler kuran biriyle karşılaşsanız, ne denli inandırıcı gelir bu ifadeler size?
Zaten o cümleleri kuranlar da, bu sözlerinin devamına muhakkak bir “Ama”, “Fakat” eklemek mecburiyeti hissediyor.
Ne kadar nesnel yaklaşmaya çalışırsak çalışalım...
Hepimizin iç sesi aynı galiba.
NOT: Konunun insani boyutunun bu şekilde olması, ‘cezaevi güvenliği’ başlığında süren ciddi tartışmayı gölgelememeli. Yaşanan vahim bir gelişme ve sorumluların bulunup gereğinin yerine getirilmesi şart. Tabii bir daha benzer bir olay yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapılması da öyle.