Hangi gelişmiş ülkede?..

Haberin Devamı

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulu toplandı dün.

Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı’nın da katıldığı genel kurul toplantısından, HSYK’da üyelerin dairelere dağılımında görev değişikliği kararı çıktı.

Haber kanalları ve internet siteleri “son dakika” gelişmesi olarak verdi haberi.

Televizyon muhabirleri HSYK Binası’nın önünden yaptıkları canlı yayınlarda şu tür haberler aktardılar:

Flaş, flaş... “HSYK Birinci Dairesi’nde, üyeler Bülent Çiçekli ile Ahmet Berberoğlu’nun yerine, Üçüncü Daire Üyesi Rasim Aytin ve İkinci Daire Üyesi Halil Koç getirildi...”

Benzer haberler, farklı adliyelerden birçok savcı için de geldi son dönemde.

***


Yargı dünyasının yanı sıra, Emniyet Teşkilatı’ndan da benzer haberler var son haftalarda sürekli olarak.

“Şu emniyet müdürü gitti, bu emniyet müdürü geldi...”

“O daire başkanı alındı, öbür daire başkanı getirildi...”

“Bu şube müdürünün yerine, şu şube müdürü atandı...”

Savcıları koruma görevini yapan polis memurlarına kadar...

***


Gündemdeki konuda sıcak gelişme elbette ‘haber’dir.

Haberciler elbette anında aktaracaktır yaşananları ve çıkan kararları.

Haber olmasına haberdir de...

Yıllarca hep ne dedik biz bu ülkede?

Misal, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantılarından çıkan terfi ve sonrasındaki atama kararları ile ilgili hemen herkesin paylaştığı görüş neydi?

“Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde kamuoyu generallerin terfi, emeklilik veya görev değişiklikleri ile ilgilenir” demiyor muyduk?

“Batıda, hangi demokratik ülkede sokaktaki insan kuvvet komutanlarının, hatta genelkurmay başkanlarının isimlerini bilir” diye sormuyor muyduk?

Diyorduk, soruyorduk.

Ve haklıydık da.

***


Pekiyi şimdi aynı soru cümlelerini; içindeki “paşa”, “general”, “asker” sözcüklerinin yerine, “savcı”, “hâkim”, “emniyet müdürü” ya da “polis” kelimeleri koyarak kurma hakkımız yok mu?

Subay silahlı ise polis de öyle.

Subay üniformalı ise polis de üniformalı. Hâkimin, savcının cübbesi de bir nevi üniforma sayılabilir.

General seçilmiş değil ‘atanmış’ da, polis, hâkim ve savcı öyle değil mi?

Dolayısıyla...

Geçmişte “Bizi neden ilgilendiriyor” dediysek bugün de aynını söylememiz gerekmiyor mu?

Geçmişteki “Bana ne”mizde haklı idiysek, bugün de haklı olmaz mıyız?

***


Farklı yorumlanmasın...

Konu TSK değil burada.

Konu; bize özgü, Türkiye’ye özgü koşullar ve yine bizim çifte standartlarımız.

*****


KEŞKE...

Bazen, bazı insanların bu dünyaya sadece başkalarından bir şeyler istemek için gelmiş olduğu duygusuna kapılmasam.

*****


Büyükanıt bir şey söylemeli

Eski ABD Savunma Bakanı Robert Gates kitap yazdı.

Dünkü VATAN ’da okumuşsunuzdur.

“Görev” adlı kitapta, TSK’nın 2008’de Kuzey Irak’taki PKK unsurlarına yönelik olarak düzenlediği ‘Güneş Operasyonu’ ile ilgili bir bölüm de var.

“Harekâtın derhal durdurulması için 4 kez uyarıda bulundum” diyor Gates.

O günleri hatırlıyorsunuzdur.

Sadece 8 gün süren (21- 29 Şubat 2008) operasyon için herkes “Neden bu kadar çabuk bitirildi” diye soruyordu.

Kamuoyunda hâkim görüş “ABD istedi ve Türkiye sınır ötesi operasyona son verdi” şeklindeydi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bu iddialara verdiği cevap arşivlerde duruyor:

“ABD bölgeyi verdi, git dedi gittik, dur dedi durduk, dön dedi döndük. O zaman bu üniformaları çıkartalım. Bunu kanıtlasınlar, bu üniformayı çıkartırım. Bu kadar kesin söylüyorum. Ne ABD’den ne de içeriden, harekât sonlansın diyen olmadı. Siyasi şeyler oldu ama harekâta tesir etmedi.”

Büyükanıt aynen böyle demişti 2008 Mart başında.

Operasyonun son bulduğunun açıklanmasından bir gün önce Ankara’da bulunan Robert Gates’in kitabında yazdıklarından sonra, sanırım Büyükanıt’ın o döneme ilişkin bir şeyler söylemesi gerekiyor. Yeni bir şeyler...

DİĞER YENİ YAZILAR