Bayram haftası Güney Kore’deydik. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Dünya Enerji Kongresi’ne katıldı, biz de temaslarını izledik.
Güney Kore’nin, aynı günlerde bir başka uluslararası toplantıya daha ev sahipliği yaptığını, dönüş uçağında yan koltuğumda oturan yolcudan öğrendim.
THY’nin Seul İstanbul uçuşunda yanımda, ISO yani Dünya Standartlar Enstitüsü’nün toplantısına katılan Polonyalı bir iş adamı vardı.
Yıllardır Berlin’de yaşayan ve sektöründe dünya devi bir Alman firmasında çalışan genç iş adamına Berlin’den Seul’e gidip dönmek için neden THY’yi tercih ettiğini sordum.
“Uçuş saatleri makuldü ama daha önemlisi kalite. Ve tabii aktarmayı İstanbul’da yapmak” dedi koltuk komşum.
İstanbul Atatürk Havalimanı’nı öven cümleleri üzerine, “Birkaç sene sonra çok daha büyük ve yeni bir havalimanı yapılacak İstanbul’a” dedim.
“Biliyorum” dedi Avrupalı iş adamı. Sonra da bakın nereden bildiğini nasıl anlattı:
“Türk gençlerinin yaptıkları protesto eylemlerinin bir nedeni de o proje değil mi?” “Hayır” dedim.
“Protesto gösterilerinin sebebinin İstanbul’daki bir parka sahip çıkmak ve o havaalanının yapımına gösterilen tepki olduğunu okudum ben” dedi Polonyalı.
“Eylemlerin nedenleri arasında bu konu yoktu. Sadece eylemcilerin bir kısmının talepleri arasında yer aldı” diye izah etmeye çalıştım.
Demek ki neymiş?..
Gezi Parkı gündemini Alman medyasından takip edenler, bazı noktaları olduğundan farklı öğrenmişler.
Bu durumun sadece Alman medyası ve dolayısıyla Almanya kamuoyuna özel olduğunu hiç sanmıyorum.
Dünya, ‘Gezi gündemi’ni bazı yönleriyle, olduğundan daha değişik biliyor.
Bu da ‘dış dünyadaki Türkiye algısı’nı farklılaştırabiliyor. Daha başka birçok konuda olduğu gibi.
Dünya küçük bir köy
Başlıktaki tanımlama, globalleşme kavramının mottosu sayılır.
‘Küresel köy’ ifadesinin sahibi Kanadalı yazar Marshall McLuhan’ın bu tespitinde haklı olduğununun son kanıtını geçen hafta bizzat yaşadım.
Şöyle...
Güney Kore ’nin Daegu kentindeki bir kafeden yarım kilo kavrulmuş çekirdek kahve satın aldım.
Kahve, El Salvador kahvesi.
Paketin üzerinde “Made in Italy” yazıyor. İtalya’da kavrulup paketlenmiş.
Yani...
Bir Türk;
Güney Kore’den satın aldığı,
El Salvador’da üretilip İtalya’da işlenmiş çekirdek kahveyi,
Ankara’da,
Bir Amerikan kahve zincirinin, Avrupa Birliği standartlarına uygunluğu ifade eden CE damgası taşıyan lakin Çin malı değirmeninde öğütüp,
İtalyan patentli ama yine Çin’de üretilmiş bir makinede hazırlayıp,
Hollanda’dan aldığı bir fincandan içti.
Biz dünyalıların durumu ve bizim köydeki vaziyet böyle işte.
KEŞKE...
Biraz tarih okusak ve ‘tekerrür’ sözcüğünün anlamını hatırlasak.