- Çocuklar ölmesin.
- Acının ideolojisi, partisi yoktur.
- Türkiye bu filmi daha önce gördü.
- Bugünlerde birlik beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
- Şiddet şiddeti doğurur.
- Oyuna gelmeyelim.
- Analar ağlamasın.
- Olan hepimize oluyor, hepimiz kaybediyoruz.
- Provokatörlere dikkat etmek, tahriklere kapılmamak lâzım.
- Hiç kimse ölümler üzerinden siyaset yapmamalı.
- Geçmişten ders almalıyız.
- Ülkeyi karıştırmak isteyenler, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler var.
- Şehit polis de bu ülkenin evladı, o polisin attığı gaz fişeği ile ölen gençler de.
- Empati şart.
- Sağduyu galip gelmeli.
- Bu ülke hepimizin.
- Bu sıkıntıları aşmak için hepimize düşen görevler var.
Yukarıdaki cümlelerin hepsinin altına imzanızı atarsınız değil mi?
Herkes atıyor.
Siz de, “Zaten ben de hep, işte tam da bunları söylüyorum” diyorsunuz değil mi?
Herkes öyle diyor.
Pekiyi neden sadece söylemekle kalıyorsunuz? Neden, zaten hep söylediklerinizin gereğini yapmıyorsunuz? Neden, altına imza attığınız sözleri hayata geçirmiyorsunuz?
Neyi bekliyorsunuz?
Sözün bittiği nokta neresidir sizce? Sadece konuşarak, sadece beylik, klişe cümlelerin altına imzanızı atarak geldiğimiz noktanın bu olduğunu idrak etmek o kadar mı zor?
Sadece söylemeyin, söylenmeyin; yapın.
Gereğini yapın.
Hep beraber yapalım.
Önemli not: “Gereğini yapalım” çağrısı hiçbir şekilde “Şuna oy verelim, buna vermeyelim” türünden sığ bir mesaj içermiyor. Bahsettiğim sadece ve sadece “insan” olmanın gereğini yapmak. İnsanlığın asgari standartlarını hayata geçirmek. Yaşamak ve yaşatmak...