Floransa’daki müzenin en çarpıcı tablosu

Haberin Devamı

Yaklaşık iki ay önce...

İtalya’nın en çok turist çeken kentlerinden biri olan Floransa’nın ünlü müzelerinden biri...

Müzede, dünyaca meşhur eserlerin yer aldığı galerilerden biri kapalı.

Merak içindeki ziyaretçiler müze sorumlusuna soruyorlar: “Bu bölüm neden kapalı” diye.

Yetkili, “Çünkü eleman yok” diyor!

- Bir yere mi gitti?

- Hayır. Hiç yok. Bu bölümde çalışacak eleman yok.

- Nasıl yani? Neden?

- Neden ekonomik. Bütçe yetersizliği nedeniyle müzenin ödeneği kesildi. Personel sayısı azaltıldı. Bu bölümde görev yapacak kimsemiz yok şu anda.

***


Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ile birkaç gün önceki sohbetimizde, konu bir ara Avrupa’da hüküm süren ekonomik krize geldi.

Geçenlerde Paris’te, bir markette alışveriş yaparken, rafların arasında, yaşlı bir dilenci kadınla karşılaştığımdan bahsettim.

“Durum bu noktaya gelmiş. Dilenciler artık sadece sokaklarda değil” dedim.

Erdoğan Bey de yukarıda aktardığım Floransa’daki müzede şahit olduğu olayı anlattı.

***


Erdoğan Demirören, Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri çok yakından takip eden bir iş adamı.

“Siz nasıl yorumluyorsunuz Türkiye ve dünyadaki mevcut durumu” diye sorduğumda, iş dünyasının duayen isminden gelen yanıt şu oldu:

- Dış dünyaya, özellikle de Avrupa’da gelinen noktaya bakınca, Türkiye olarak sahip olduğumuz seviyenin kıymetini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Senin Paris’te, benim Floransa’da yaşadıklarımız sadece küçük birer örnek ama önemli göstergeler. Bu durumu herkes bilsin, görsün işte. Türkiye ekonomisinin bulunduğu noktanın zarar görmemesi için herkesin dikkatli olması, özenli davranması gerekiyor. Siyasetçilerin, iş dünyasının, medyanın... Özetle her kesimin, herkesin bu noktaya hassasiyet göstermesi lâzım. Bir ülke için en önemli nokta, sosyal adalet kavramıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, ekonomik gelişme olmadan sosyal adalet de olmaz.

*****


Mâbede veda

Bizim ‘mâbed’ yenilenmek üzere yıkılacak bu yaz.

Beşiktaşlılar olarak evimizi, yuvamızı kaybediyor olmanın hüznünü yaşıyoruz.

Mithatpaşa, Dolmabahçe, İnönü... Geçen yıllar içinde ismi değişti belki ama bizler için hep ‘Şeref’ stadı oldu orası.

Kazanmak için her yolun mübah olduğu değil, ‘Şeref’i ile oynayıp ‘Hakkı’ ile kazanmanın esas olduğu yer.

Ne mutlu bana ki, babamın elimden tutup (bir Konya İdman Yurdu maçına) beni İnönü’ye götürdüğü 1977’den beri o tribünlerdeyim.

Ama asıl mutluluk sebebim şu:

O kutsal mekâna 1949’da adım atmış bir babanın evlâdı ve 2006’da elinden tutup (büyük bir tesadüf ama bir Konyaspor maçına) Ağaçlı Yol’dan yürüyerek aynı tribüne götürdüğüm bir evlâdın babasıyım ben.

KEŞKE...

Hak ediyorsa, ağlamayana da meme verseler.

DİĞER YENİ YAZILAR