Feyzioğlu’ndan hem nalına, hem mıhına

Haberin Devamı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ile birlikte Van’daydık dün.

Henüz bir buçuk yaşında bu dünyadan ayrılan Muharrem Taş‘ın kederli ailesine destek için Van’a gitti Feyzioğlu ve TBB heyeti.

Minicik evladının cansız bedenini sırtındaki çuvalda taşımak zorunda kalan o baba ile buluştu. Feyzioğlu’nun Van temaslarına ve açıklamalarına ilişkin detayları VATAN‘ın haber sayfalarında bulacaksınız.

Ben de bu sütundan, TBB Başkanı ile Van - İstanbul yolculuğu boyunca uçakta yaptığımız sohbetten en güncel başlığı aktaracağım.

Yargıda paralel yapı gündemi

Yargının temel unsurlarından olan avukatların temsilcisi Feyzioğlu’na, “Yargıda paralel yapılanmanın boyutları nedir ve 17 Aralık sürecinde yaşanan tartışma ortamını siz nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sordum.

İşte Metin Feyzioğlu’nun kapsamlı yanıtı:

- Yolsuzluk soruşturması da, bunun hemen akabinde bizzat Sayın Başbakan tarafından ortaya atılmış olan ‘yargıda paralel devlet iddiası’ ve belli davalarda silahlı kuvvetler ve bir takım kişilere kumpas kurulduğu iddiaları da üst başlıkta yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgilidir.

- Yolsuzluk soruşturmasını da paralel devletin tespit edilmesi ve gereğinin yapılmasına ilişkin işlemleri de mahallemizin manavı yapmayacaktır. Teminatlı savcılara, bağımsız hâkimlere ihtiyacımız vardır.

Feyzioğlu’ndan hem nalına, hem mıhına
- HSYK için önerdiğimiz modelin ne kadar önemli olduğu işte bu noktada daha da net şekilde ortaya çıkıyor. Benim 2 sorum var. 1) İktidar kendi içinde cemaat ve AK Parti olarak çatlamasaydı yolsuzluk soruşturmasında düğmeye basılır mıydı? Cevap: Hayır. 2) Aynı şekilde, bu çatlama olmasa paralel devlet ve kumpas iddiaları gündeme getirilir miydi? Cevap: Hayır.

- Şu hâlde bu iddiaların gündeme getirilme sebebi, iktidarın kendi içindeki hesaplaşmasıdır. Ancak bu, yolsuzluk soruşturması ve paralel devlet iddialarının gerçek dışı olduğu anlamına asla gelmez. Bunları birbirinden ayırmak lazımdır.

- Amacımız yargının siyasal hesaplaşma arenası olmaktan kurtarılması ve böylece her yurttaşımızın hukuki güvenliğe kavuşturulmasıdır. Bu noktada Sayın Başbakan ve yakın çevresi ‘kumpas ve yargı içindeki paralel devlet iddiaları’nı gündeme getirmekle çok büyük bir siyasi görevi üstlerine almışlardır.

- Bu iddiaların hem delillerini ortaya koymak zorundadırlar hem de kumpas sonucu zindanlara atılmış olan kişilerin çektiği işkenceye son vermek, onların yeniden ve adil yargılanmasını sağlamakla yükümlüdürler.

- TBB olarak biz, ÖYM’lerin TBMM tarafından kaldırılmalarına karar verilen 2 Temmuz 2012’den sonra vermiş oldukları bütün hükümlerin yeniden yargılamasının yasal olarak önünün açılmasını talep ettik. Böylece hem yasama organı yapmış olduğu büyük yanlıştan dönmek suretiyle toplumun kendisine yeniden güvenmeye başlamasını sağlayabilecek hem de yargı, yasama tarafından önü açıldıktan sonra tabiri caiz ise namusunu temizleyebilecektir. Bu, yargıya duyulan güvensizliğin de panzehiri olabilecektir. Sayın Başbakan bu siyasi görevi üstlendiğine göre siyasi sorumluluğun altına da girmiştir.

- Bütün bunlara ilaveten, Türkiye sadece bu dönemde değil bildik bileli yargı yoluyla bir öç alma kısır döngüsü içindedir. Fakat dün yapılan yanlışlıklar bugünkü yanlışlıkların mazereti olamaz. Tam aksine, dünden ders alma imkânı varken bunu yapmayıp, öç mekanizmasını sürdürenlerin kusurunu daha da artırır.

- Şimdi önümüzde önemli bir fırsat var. İktidarıyla muhalefetiyle gelin, ileride yeni öç alma projelerinin aracı olacak gizli tanıklığı kaldıralım, ses bantları ve dijital verilerin tek başına delil olmalarına bir son verelim. Yoksa sizi temin ederim iktidarlar değişir, buna bağlı olarak mazlumlar da değişir ama zulüm hep devam eder.

DİĞER YENİ YAZILAR