Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington DC’de, Beyaz Saray’ın bayrağı yarıya indirildi.
Fransa’nın başkenti Paris’te, Eiffel Kulesi Sarı - Kırmızı - Siyah renklerde ışıklandırıldı.
Almanya’nın başkenti Berlin’de, Brandenburg Kapısı da aynı renklere büründü.
İtalya’nın başkenti Roma’da, Trevi Çeşmesi de...
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da, Kraliyet Sarayı da yine Belçika bayrağını oluşturan üç renk ile aydınlatıldı.
Fransa’nın Lyon kentinde Adliye Sarayı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde Dubai’nin sembollerinden Burj Khalifa binaları da...
***
Özetle...
Dünya, özellikle de Avrupa, Brüksel’in yasına ortak oldu.
Terörün vurduğu Belçika’nın yanında durdu, Belçikalılar’ın acısını paylaştı.
Bu alkışlanacak, övülecek bir tavır, takdire şayan bir duruş.
***
Alkışlıyoruz, takdir ediyoruz ama aslında ‘olması gereken’ bu.
Ve fakat herkes için geçerli olmuyor işte o ‘olması gereken’.
Avrupa’nın böyle insanî bir tavırda bile çifte standart içinde olmasını anlamak mümkün mü?
Ankara’da, İstanbul’da hayatını kaybeden masum siviller için gösterilmeyen hassasiyet, Brüksel’dekilerden esirgenmiyor.
Bu durum nasıl izah edilebilir çok merak ediyorum.
Acının yerine göre mi insanız?
Kan, döküldüğü topraklara göre mi anlam ya da değer kazanıyor?
Ölene; kimliğine göre, mensup olduğu dine göre mi üzülüp saygı duyacağız?
Terör gözetiyor mu böyle bir ayrım?
Yaşıyoruz, görüyoruz işte.
***
Paris için, Brüksel için sergilenen duyarlılığı, söz konusu Türkiye olduğunda görememek bize ne düşündürmeli?
Ne hissetmeliyiz bu durumda?
Sorum, Avrupalı dostlarımıza...
Sadece kendimden örnek vereyim.
Charlie Hebdot saldırısı olduğu gün, Paris katliamları yaşandığı gün Fransız arkadaşlarını arayıp başsağlığı dileyen ben...
İstiklâl Caddesi’nde hayatını kaybeden İsrail vatandaşları için Tel Aviv’deki dostlarını arayıp acılarını paylaştığını söyleyen ben ne hissetmeliyim acaba?
Şimdi sorsam, ne cevap verir acaba mesela o Fransız arkadaşım bana?
***
Batının tavrı böyle olursa, biz nasıl karşı çıkacağız Paris’e, Brüksel’e kerhen üzülüp, “Başlarına gelsin ki, onlar da anlasın” diyenlere?
Nasıl savunacağız, küresel terörün yarattığı dramın, sadece yaşayanların değil, hepimizin ortak acısı olduğunu?
Şimdi karşıma geçip; “Bak görüyor musun, onlar bizim için üzülmüyor, ben onlar için neden üzüleyim” diyene ne cevap vereceğim ben?
* Peki ama bu ne? (Fransızca)