“Türkiye’yi DAEŞ’e yardım eden ülke olarak göstermek gibi alç aklığa gidenler olmuştur. Bizim şu anda DAEŞ ile yaptığımız mücadeleyi hiç bir ülke yapmıyor. DAEŞ’e verdiğimiz kayıpları hiç bir ülke vermedi. Biz bu kayıpları verirken, DAEŞ’e de ciddi kayıplar verdirdik. Şu anda sadece Suriye ve Irak’ta DAEŞ’e verdirdiğimiz kayıp 3 bine ulaşmıştır. Bu mücadeleyi veren bir ülke DAEŞ’e nasıl destek veriyor? Böyle bir anlayış olabilir mi?”
Bu cümleler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait.
***
Erdoğan dün 10’uncu Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’nda konuştu. Konuşmasının en kritik bölümü ise yukarıda aktardığım kısmın devamında gelen şu cümlelerdi: “Biz DAEŞ’in elindeki silahların hangi ülkelere ait olduğunu gayet iyi biliyoruz. Birç ok dostlarımıza ‘uç akları indirmeyin, yanlış yapıyorsunuz’ dediğimizde ‘şurası düşüyor indirmek zorundayız’ diyenlerin maalesef gönderdikleri yardımın yarısı DAEŞ’e, yarısı terör örgütü PYD’ye gitmiştir. Bu sorunu Suriye halkının meşru talepleri temelinde çözmeden ne bölgeye, ne diğer coğrafyalara huzur gelir. Biz başta kendi vatandaşlarımızın güvenliği için sınırımız öte tarafını terör örgütlerinin sığınağı olmaktan çıkaracak adımları atmakta kararlıyız.”
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri ile hangi ülkeleri kastettiği açık.
“Kobani düşüyor, dolayısıyla biz bu silahları oraya havadan indireceğiz” diyen ‘Başkan’ malum mesela.
Sadece o süper güç de değil... NATO üyesi başka ülkeler de var listede.
Ve tabii NATO üyesi olmayan ikinci dev de...
***
Ama işin daha ‘hayati’ kısmı, menşeinden öte o silahların nitelikleri...
“Gönderilen silahların bir kısmı DAEŞ’e, bir kısmı da PYD’ye gitti” diyor Erdoğan.
Dikkatten kaçmaması gereken, bahsedilenlerin öyle sıradan silahlar, yani tabanca, tüfek, el bombası vs olmaması...
Cumhurbaşkanı’nın üstü kapalı olarak vurguladığı bu noktada söz konusu olanlar, uzun menzilli ağır silahlar. Yani çok uzaktan - ve omuzdan değil rampalardan - fırlatılan roket ve füze sistemleri.
DAEŞ’in başta Kilis olmak üzere, sınır hattındaki Türkiye topraklarına attığı roket / füzeler de bunlardan işte.
***
Mesele DAEŞ ile de bitmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan açık açık şunu söylüyor aslında: “Aynı füze sistemleri PYD’nin elinde de var.”
PYD demek PKK demek olduğuna göre...
Ve tarih itibariyle, PKK’nın kırsal alandaki eylemlerini yoğunlaştırmaya başlayacağı bilindiğine göre...
Haydi daha açık söyleyeyim...
Ankara’nın elinde, PKK’nın çok yakında kırsalda saldırılara başlayacağı ve bu dönemde geçen yıllardakinden farklı şekilde, ağırlıklı olarak uzun menzilli roket ve füzeleri kullanacağı yönünde çok ciddi istihbarat bilgileri var.
***
Karadan karaya ya da karadan havaya atılabilen bu füzeler, koordinat girilerek de yönlendirilebiliyor, ısıya güdümlü olarak da ulaşabiliyor hedefe.
Hava araçları, tanklar ya da sabit üs bölgeleri için büyük tehdit oluşturan bu silahlar genel olarak uçaksavar ve tanksavar sistemler olarak adlandırılıyor.
Başika’daki Türk tanklarına yönelik son saldırıda kullanılan Katyuşa füzeleri, bahsettiğim bu sistemlerden biri mesela... Aynı yine aynı şekilde etkili menzili yüksek olan Stinger füzeleri gibi...
***
Sonuç olarak...
Bugüne kadar haberlerde duyduğunuz, “Teröristler uzun menzilli silahlarla ateş açtı” kalıbının yerini, “Teröristler güdümlü füzelerle saldırdı” cümlesinin alması gibi ciddi bir risk var önümüzde.