Kritik, hatta hayati anlar vardır hayatta.
Sonucuna göre; ya ‘dönüm’ noktası olarak adlandırılır ya ‘kırılma’ noktası diye.
O kritik an atlatılır ve sonrası iyiye giderse ‘dönüm’ noktası, aksi hâlde ‘kırılma’ noktası...
***
Tarih 9 Eylül 2015.
Adalet ve Kalkınma Partisi 5’inci Olağan Büyük Kongresi’nden sadece 3 gün önce...
Yer, Ankara Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Konutu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan - Başbakan Ahmet Davutoğlu görüşmesinden söz ediyorum.
***
O gece, Erdoğan - Davutoğlu arasında yaşananlar, ertesi gün öğleden sonradan itibaren sızmaya başlamıştı kulislere.
Elbette böylesi durumlarda hep olduğu gibi, resmen doğrulanmadı ama hatırlayacaksınız kongre arifesinde konuşulanları, yazılanları.
- Davutoğlu’nun, partinin en üst karar organında yer almasını istediği isimlerden oluşan listeyi Erdoğan’a götürdüğü...
- Buna karşılık Erdoğan’ın, kendi MKYK listesini Davutoğlu’na verdiği...
- İkili arasında, listeler üzerinden ciddi bir gerginlik yaşandığı...
- Davutoğlu’nun yaptığı listede ısrarcı olması hâlinde, Binali Yıldırım’ın kongrede genel başkan adayı olarak karşısına çıkmaya hazırlandığı, delegelerden imza toplama aşamasına geldiği vs...
***
Ak Parti, 12 Eylül Cumartesi günü kongresini yaptı ve yine kulislerde konuşulanlara göre, MKYK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizdiği çerçeve içinde şekillendi.
Çok iyi hatırlıyorum; kongreden bir gün önce konuştuğum bir Ak Parti yetkilisi şöyle demişti:
“Tayyip Bey’in net tavrı karşısında, Başbakan’ın önünde sadece iki seçenek vardı. Kabul etmek ya da etmemek. Üçüncü bir ihtimal yoktu. Kabul etmemek, ipleri koparmak olurdu. Bırakıp gitmesi gerekirdi. Bu da, seçime giderken partinin bir iç karışıklık yaşaması anlamına gelirdi. Bu nedenle, Davutoğlu doğru olanı, yapması gerekeni yaptı.”
***
Bütün bunları neden anlattım biliyor musunuz?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 9 Eylül gecesi eğer farklı bir tavır sergileseydi... Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı çıksaydı...
İkili arasında ipler kopsaydı...
Böyle bir durumda, Ak Parti içinde ne, nasıl gelişir, neler yaşanırdı bilmiyoruz.
1 Kasım’da sandıktan çıkan sonuç yine aynı mı olurdu, onu da bilmiyoruz.
İşte o yüzden diyorum; hayatta kritik anlar vardır diye.
Şahsen Başbakan Davutoğlu, kurumsal olarak da Ak Parti açısından ‘dönüm noktası’ 9 Eylül gecesiydi.
‘Kırılma noktası’ da olabilecek o kritik an, ‘dönüm noktası’ olarak tezahür etti.Şimdi geriye dönüp bakınca; 11 Eylül günü konuştuğum o siyasetçinin dediği gibi; Davutoğlu’nun kendisi ve partisi açısından doğru olanı, gerekli olanı yaptığı açık şekilde görülüyor.