Değişen etiketler, düşen gramajlar, kriz fırsatçılığı…

Ankara’da, Flamingo Pastanesi vardır. Bilenler bilir…

Başkentin köklü, kentle özdeş mekanlarındandır Flamingo.

1950’li yıllardan itibaren Ankara’nın siyasetçisinden sanatçısına, bürokratından gazetecisine; şehrin kültür merkezlerindendir.

1985’te Kızılay Selanik Sokak’ta açılan dükkanı, Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki takip etmişti. Ürün ve hizmet kalitesiyle Ankaralıların klasikleşmiş buluşma noktalarındandır Flamingolar.

Tunalı’daki pastane 2014 yılında kapandığında, müdavimleri ve semt sakinlerinin hayatından bir parça eksilmişti. Tabii kentin hafızasından da…

Şimdilerde Kızılay’ın yanı sıra bir şube de Tepe Prime iş ve yaşam merkezinde var.

***

Birkaç gün önce uğradığımda, babasından devraldığı markayı aynı geleneklerle yaşatan Hasan Kuluhan ile sohbet ettik.

“Fiyatlar artınca müşteriler şikayet etmedi mi” diye sordum.

Kuluhan “Yoo” dedi, “Şikayet yok.”

- Nasıl yani?

- Fiyatlar değişmedi ki?

- Zam yapmadınız mı?

- Hayır.

- Nasıl artmadı fiyatlar? Sizin işin malzemesi belli. Un, şeker, tuz, yağ, salça, çikolata, kuruyemiş vs… Hepsinin fiyatları yüzde 30, yüzde 40 arttı son aylarda. Sizin pasta, börek, çöreğin fiyatı nasıl artmaz?

Haberin Devamı

- Ben hâlâ depomdaki malzemeyi kullanıyorum. Stoklarımdaki unu, tuzu, yağı, şekeri kullanıyorum. Maliyetlerim henüz artmadı. Dolayısıyla tezgahtaki ürünlerin fiyatları da aynı.

- Ama yeni hammaddeyi zamlı alacaksınız.

- Doğru. Maliyetim arttığında, o zaman tabii ki, mecburen yansıtırım fiyatlara.

***

Bu anekdotu niye anlattım biliyor musunuz?

Son dönemde özellikle gıda sektöründe etiketlerin nasıl değiştiğini biliyorsunuz. Sadece etiketlerin değişmesi değil, paketli ürünlerdeki gramaj düşürmeleri de…

Misal, bir paket kuruyemiş… Etiketteki fiyat yüzde 40 değil, yüzde 20 artıyor ama bakıyorsunuz, 100 gramlık paket olmuş size 80 gram. İlk bakışta fiyat artışı belli bir düzeyde tutulmuş görülüyor ama hesap ortada.

Toptancılarda da piyasayı, dolayısıyla hepimizin mutfağını doğrudan etkileyen bir durum var. Toptancı şikayetçi, “Üreticiden yeni malı, sattığım fiyata alamıyorum” diyor. Özellikle sıvı yağ ve salçada durum vahim.

Haberin Devamı

Bu noktada da ‘stokçu’lar çıkıyor karşımıza. Üreticiden de var mal stoklayan, toptancıdan da.

***

Örneği pastaneden verdik, aynı yerden devam edelim…

Düşünün… Un, tuz, şeker, yağ gibi dayanıklı gıda maddelerinden deponuzda yüzlerce kilo, hatta belki birkaç ton var. 6 ay önce almışsınız. O malzemeyle ürettiklerinizin fiyatlarını bugünkü maliyetlere göre güncellemek yani sattığınız ürünlerin fiyatlarını artırmak elinizde. Zaten hemen herkesin yaptığı da bu. Gerekçe de anlaşılabilir aslında. “Yenisini aynı fiyattan alamayacağım ki…”

Doğru.

Doğru da bu şekilde, stok tükeninceye kadar elde edilen, ‘haksız kazanç’ olmuyor mu?

***

Flamingo ve Hasan Kuluhan örneğini bu yüzden verdim işte.

‘Kriz fırsatçılığı’ diye bir gerçek var maalesef.

Bu durumun önüne geçmek için ciddi bir denetim mekanizması gerekiyor.

O da yok.

Gerçi denetim de bir yere kadar.

Evet ekonomide yaşanan sarsıntı nedeniyle her şeyin fiyatı arttı ama iş dönüp dolaşıp yine ‘insan unsuru’ ve ‘ticaret / iş ahlâkı’nda bitiyor.

Haberin Devamı

Her alanda, her zaman olduğu gibi…

DİĞER YENİ YAZILAR