Haberin Devamı
“Çok aşağılandık, hâlâ da aşağılanıyoruz. Daha fazla tahammül edemedim ve ağustos gelmeden istifa ettim. ‘Sabrın sonu’ diyebilirsiniz benim bu kararıma.”
Müstafi Tuğamiral Gündüz Alp Demirus işte böyle diyordu dün telefonda.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (DKK) Lojistik Başkanı Tuğamiral Gündüz Alp Demirus‘un istifa haberi önceki gün duyuldu.
Dün telefonla ulaştım üniformalı hayata veda eden Demirus’a.
Ben sordum, Bahriyeli komutan yanıtladı.
Yorumsuz, virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
- Aslında, geçen yıl, Oramiral Nusret Güler’in istifasının ardından sizin de istifanızı verdiğiniz ancak Kuvvet’teki ihtiyaç sebebiyle bir yıl daha görevde kalmanız yönündeki talebi kabul ettiğiniz konuşuluyor. Öyle mi oldu gerçekten?
- Tam olarak öyle değil. İşin aslı şu. Nusret Paşa’nın istifası sonrası ben resmi olarak dilekçe vermedim ama Nusret Oramiral ile aynı noktadaydım.
(Yazarın notu: Donanma eski Komutanı, emekli (müstafi) oramiral Nusret Güler’in istifa gerekçelerini içeren veda mesajına, yaklaşık bir buçuk sene önce, 30 Ocak 2013 tarihinde bu köşede yer vermiştim. http://haber.gazetevatan.com/Haber/510122/4/Yazarlar )
Beni tanıyanlar çok iyi bilir; meslek hayatımda da, özel yaşantımda da çok sabırlı biriyimdir. Doğrusu o günden beri de tahammül etmeye devam ettim. Doğru sözcük ‘tahammül’, maalesef.
- Bugüne, o günlerden geldiniz yani...
- Nusret Güler oramiralimin başlıca istifa gerekçesi de, biliyorsunuz, bu İzmir’deki casusluk davasıydı. Ben, yanılmıyorsam Eylül 2012’de, İzmir’de savcıya ifade verdim ve sonra o iddianamede ben de sanık olarak yer aldım. O tarihten bu yana süren bir aşağılanma var. Çok aşağılandık. Hâlâ da aşağılanıyoruz.
- İstifa gerekçeniz de bu hissiyatınız o zaman, öyle mi?
- Bakın, Anıtkabir’e giderseniz, benim dedemin adı orada yazar. İstiklal Savaşı’nı veren bir dedem var. Babam Kore’ye gitmiş gelmiş bir asker. Biz 3 nesil askeriz. Böylesi bir aşağılanmaya daha fazla tahammül edemedim ve ağustos gelmeden istifa ettim.
- Yanılmıyorsam sizin geçen yıldan da bir temditiniz var. Bu yılki Yüksek Askeri Şura’dan beklentiniz neydi?
- Geçen yıl görev bekleme sürem bir yıl uzatılmıştı. Bu sene, görevde kalsam ne olurdu bilemem. Terfi mi ederdim, yine temdit mi alırdım, emekli mi edilirdim bilemem. Onu büyüklerimiz bilir ama bunun hiçbir önemi yok. Konumuzla ilgisi de yok. Benimki bir tahammülün sonu artık.
- Bir davada şahsen sanık olarak yer almak mı sizi bu noktaya getiren?
- Kesinlikle hayır. Bakın, bizden daha önce bu tarz tertip davalara kurban edilen yüzlerce komutanımız, silah arkadaşımız, kardeşimiz var. Hepsi için bir oyalama, bir öteleme güdülüyor. Sürekli değişen gündem içerisinde kaybolup gidiyor bu konu. Büyüklerimizin, arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin kimisinin 4 senedir zindanda çürümesi, kimisinin hastalıklarla mücadele etmesi, kimisinin hayatını kaybetmesi... Belki de böyle olması isteniyor. Birileri böyle olmasını istiyor belki de. O insanların hepsinin aileleri diyor ki, “Bu hafta o hafta”. Her pazartesi böyle diyorlar fakat cumaya geliyoruz ve bu haftanın da o hafta olmadığını görüyoruz maalesef. Bütün bunlara tahammül ederek geliyoruz senelerdir. Her sabrın bir sonu var. Benim kararımı da bu çerçevede değerlendirmenizi rica ediyorum. Ve diyorum ki, Allah herkese aklıselim ve akıl sağlığı versin.