Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke’nin Hristiyan olduğuna dair iddia, bir haber olarak yayınlandı dün.
Kayyum yönetimindeki bir gazetenin sürmanşetten verdiği haberin başlığı, “CHP Sözcüsü Böke vaftiz edilmiş” şeklindeydi.
Haberde bu durumun Ana Muhalefet Partisi’nde “ciddi rahatsızlık yarattığı” ifadesi yer alıyordu.
Hatta birinci sayfadaki spotta, “CHP’de Hristiyanlık krizi çıktı” cümlesine yer verilmişti.
***
Böke’nin hangi dine, hangi mezhebe mensup olduğunu bilmiyorum. Ya da inançlı veya inançsız olduğunu...
Ve hiç ilgilenmiyorum. Kime ne?
Velev ki Hristiyan... Kimi ilgilendirir?
Musevi olsa ne fark eder?
Ya da Budist olsa?..
Veya inançsız?..
***
Sadece Selin Sayek Böke için geçerli değil elbette bu durum.
Siyasetçiler ile sınırlı da değil.
Bir yanlış, bir eksiklik, bir kusur mudur Hristiyanlık ya da bir başka dine mensup olmak?
***
Kulüp formalarının yanı sıra, ay yıldızlı milli formayı giyen, Türkiye’yi dünyada onurla temsil eden, gurur kaynağımız Hristiyan sporcularımız var bizim.
Binlerce insana iş sağlayan, ülke ekonomisinin temel taşları arasında yer alan Musevi iş adamlarımız var.
Aynı kentte, aynı mahallede cami, kilise ve sinegoglara sahip olmakla övünen, farklı dinlere, mezheplere mensup vatandaşlarının özgürce ibadet edebilmesiyle gururlanan bir ülke Türkiye.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı her vesile ile vurguluyor... “Biz yaratılanı, yaratandan ötürü seviyoruz” diyor.
Bu ülkenin Başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları arasında hiçbir ayrım gözetilmediğini, bütün vatandaşların eşit olduğunu söylüyor her fırsatta.
Etnik, dini, mezhepsel farkların konu edilmesinin, birilerinin ötekileştirilmek, ülke insanını ayrıştırmak demek olduğunu söylemeyen yetkili var mı?
***
Özetle...
Bu çağda, böyle bir ülkede hâlâ insanların inancıyla, mezhebiyle, diniyle meşgul olanları...
Ve bu konu üzerinden, kendilerince insanları karaladıklarını zanneden, insanları hedef gösterenleri kendi ayıplarıyla, utançlarıyla baş başa bırakıyorum.
Tabii eğer utanırlarsa.
***
Bu arada...
‘Nefret söylemi’ ve ‘nefret suçu’ diye iki önemli kavram var biliyorsunuz.
Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu’nun 122’inci maddesi de aynen şöyle:
MADDE 122:
(1) Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;
a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hallerden birine bağlayan,
b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,
c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,
Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.