Bakan Yıldız tepkisinin Gülen ve kurmay heyete olduğunu vurguladı. Yıldız özeleştiri de yaptı: “Bu yapı, son 11 yılda güçlendi. Bunu biz yarattık...”
“Cemaat, himmet adı altında insanlarımızdan para toplarken, o toplantılarda, o ildeki bazı polis müdürlerinin, savcıların da hazır bulunduğunu öğrendik. Düşünebiliyor musunuz, nasıl bir baskı ortamı? Ne işi var o polislerin, yargı mensuplarının ya da başka devlet görevlilerinin orada? Neyi izliyorlar? Neden oradalar? Orada olmaları ne anlama geliyor?”
Bu sözlerin sahibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız.
Bakanı Yıldız ile birlikte, memleketi ve seçim bölgesi Kayseri’deydik önceki gün. Önce Yeşilhisar İlçesi’ndeki mitingi yerinde izledik, ardından da gündemi konuştuk.
Bakan, Gülen cemaatine tepkisini çok net ifadelerle seslendirdi. Yalnız bu noktada, cemaati bir bütün olarak görmediğini de özellikle vurguladı. Enerji Bakanı’na göre, Gülen hareketi içinde bir ‘hayırsever, inanan gönüllüler’ var, bir de yapının üst yönetimini oluşturan kadro. Bakan tepkisinin Fethullah Gülen ve bu kurmay heyete yönelik olduğunun altını çizdi.
Bülent Ağabey’e itiraz
Yazının başındaki olayı anlatınca, Yıldız’a, “Böyle bir durum olduğunu hep biliyor muydunuz yoksa yeni mi öğrendiniz?” diye sordum.
“Yeni öğrendik” dedi. “17 Aralık’tan sonra... Cemaatten hâlen muhabbet beslediğimiz, görüştüğümüz, inandığımız arkadaşlarımız var; onlar anlattı” diye ekledi.
Tam bu noktada, Enerji Bakanı Yıldız’a, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Gülen’e saygım da, Zaman Gazetesi aboneliğim de devam ediyor” şeklinde bir açıklama yaptığı hatırlatıldı.
Taner Yıldız’ın, bahsettiğim net tepkisi de işte bu aşamada, şu ifadelerle geldi:
“Bülent Ağabey (Arınç) bu tercihi yapmış olabilir. Ben, açık söyleyeyim... Benim saygım devam etmiyor. Gazete aboneliğim de yok. Bu kadar açık söylüyorum; eğer Başbakanıma, AK Parti Hükümeti’ne bu kadar ağır hakaretler yapılıyorsa, hak etmediği cümleler söyleniyorsa ben abone olmuyorum. Bülent Ağabey’in kastettiği şu olabilir; benim de konuştuğum, görüştüğüm, çok samimi arkadaşlar var bu camianın içerisinde. Tertemiz insanlar var. Belki Bülent Ağabey bunu kastetmiş olabilir. Ama bu komplonun içinde olup da, bu işi yapanlara benim saygım kesinlikle olamaz. Böyle komploları gözleyip de yazılı ve görsel basında bunu tasvip edenlere benim saygım olamaz.”
‘Fazla konuşmuyor musun?’
Bakan Yıldız’a meslektaşlarımızın yönelttiği sorulardan biri de, “Başbakan’a herkes sizin kadar sahip çıkmıyor, bazı arkadaşlarınız sessiz kalmayı tercih ediyor. Bu duruma ne diyorsunuz?” şeklindeydi.
İşte Yıldız’ın yanıtı:
“17 Aralık’tan sonra bizim bakanlarımızın, milletvekillerimizin aynı seviyede konuşmadıkları tespiti doğrudur. Hiç konuşmayanlar da var. Açıkçası ben Başbakanımın bugün yanında olmazsam, hiçbir zaman olmamam lâzım. Bu sıkıntılı anda, kendini böyle hissettiği bir anda ben her yönüyle arkasında durmanın gerekliliğine inanıyorum. Hatta bazı arkadaşlardan, ‘Sen fazla konuşmuyor musun’ diyenler oldu bana. Ben de dedim ki, ben iyi gün dostu olmam, olamam. Benim yetişme tarzım bunu kaldırmaz. Bazı askerler gibi emekli olduktan sonra konuşacak pozisyonda değilim ben.”
Bir uyarı ve bir itiraf
Taner Yıldız’ın Kayseri’deki görüşmemizde seslendirdiği tahmini ise aynı zamanda bir uyarı gibiydi.
“Bakın şu anda seçim sonuçlarını bulandırmaya çalışıyorlar. AK Parti bütün bu komplolardan zerre zarar görmeyecektir. 30 Mart’tan sonra bunun böyle olduğunu görenler hırçınlıklarını başka mecralara taşıyabilirler.”
Ve son olarak hükümetin bir bakanından gelen özeleştiri. Hatta bir itiraf:
“Bu yapı, son 11 yılda güçlendi ve bu noktaya geldi. Bunu biz yarattık. İyi niyeti bu kadar suistimal edebileceklerini düşünememekle biz de hata etmişiz. Böyle bir insan tipine ihtimal vermedik. Bu da bizim hatamız oldu.”
Var ya da yok olma meselesi
Enerji Bakanı, “Ne oldu da, 16 Aralık’taki dostlar, 17 Aralık itibariyle düşman oldular?” sorusuna da dikkat çekici bir yanıt verdi:
“ Aslında son iki buçuk üç yıldır işaretleri vardı. Taşan bardağın son damlası dershane meselesi olmuştur. Ama konu dershane değildir. Bu yapının tek gayesi, ‘her şey benim olsun’dur. Yargı, emniyet, bürokrasi; hepsi benden olsun anlayışı. Üç yıldan beri siz hala uzun adamın ölümüne dua ediyorsunuz. Ama hâlâ ayakta. Demek ki samimi dua etmiyorsunuz.”
Bakan Yıldız’ın, hükümetin Gülen Cemaati ile yaşadıkları hakkındaki tespiti şöyle:
“Bu tamamen bir var olma - yok olma meselesi haline geldi. Biz bunu böyle hissetmesek de, karşımızdakiler böyle görüyor. Adam, ‘Siz olmayacaksınız’ diyor.”
Pekiyi Yıldız’a göre Cemaat’in sandıktaki gücü belirleyici oranda mı?
“Cemaat’ten çok samimi olduğum bir arkadaşım oylarının yüzde 1 nokta 6 olduğunu söylemişti. Bu ne kadar sinerji oluşturur, illere göre 2 midir,3 müdür,4 müdür bilemem. Bazı yerlerde bu sinerjinin oluşturulmaya çalışıldığı malum ancak tamamının birlikte hareket edeceği de kesin değil.”