“Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç; Balbay ve Haberal kararına ilişkin, ‘Bundan sonra Yargıtay ve yerel mahkeme, aldığımız bu kararın ardından yayınlayacağımız gerekçeyi çok dikkatli okumalı ve ona göre karar vermeli’ dedi.
Kılıç şöyle devam etti:
- AYM herkes gibi Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak uluslararası standartlara ulaşması, hukukun uygunluğu taraftarıdır. Bu nedenle aldığı her kararda oldukça tarafsız ve titiz davranmaktadır. Bu süreçte de aynı şekilde davranmıştır. Karar oy birliği ile alınmıştır. Balbay ve Haberal’ın milletvekilliğinden doğan yasal hak ve hukukları da kararda belirleyici rol oynamıştır. Anayasa’nın 19 ve 67’nci maddelerine göre hak ihlali olduğu sonucuna vardık. Kısa süre içinde gerekçeli kararımızı açıklayacağız.”
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir imzalı haber böyleydi dün.
Aynı Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tam iki hafta önce, KTO Karatay Üniversitesi’nde misafir olduğu konferansta siyasetçiler için ne demişti?
Kılıç siyasetçileri, “Seçim yaklaşıyor. Bu milletin huzuruna nasıl çıkacaklar. 2011 yılında söyledikleri, verdikleri sözlerin izahını nasıl yapacaklar bunlar. Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum” sözleriyle eleştirdikten sonra bir cümle daha sarf etmişti.
O cümle aynen şöyleydi:
“Siz bakmayın adımızın mahkeme olduğuna. Her ne kadar ismimiz mahkeme ise de yaptığımız iş siyaset.”
Şimdi...
Bu cümleyi, yani “Bakmayın adımızın mahkeme olduğuna, biz de siyaset yapıyoruz” cümlesini sarf eden bir yüksek mahkeme başkanının, bu cümleden sonra söylediklerini ben nasıl okuyacağım?
Ya da nasıl okumalıyım sizce?
Kılıç’ın ‘Balbay ve Haberal kararı’na ilişkin sözlerini nasıl okumalıyım?
Demokratikleşme paketindeki iki madde
17 maddeden müteşekkil ‘Demokratikleşme Paketi’ TBMM’de. (Detayları VATAN’ın haber sayfalarında bulabilirsiniz.)
17 maddenin hepsi önemli elbette ama 2’si (güncel tartışma başlıkları itibariyle) diğer 15’inin önüne geçti bence.
Biri şu:
- Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
İkincisi de şu:
- Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre (yani yine 2 yıldan 5 yıla kadar) ceza verilir.
Önemli.
Merak ediyorum
Bu ülkede bir Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci varsa...
Ve “AB ile vize muafiyeti” konusunda bugüne kadar yapılan haberlerde özne hep o bakan ise...
“AB ile vize muafiyeti” haberinin manşetlere çıktığı gün başrolde neden o bakan değil de, Dışişleri Bakanı vardır?
KEŞKE...
“Yarası olan gocunur” sözünün her zaman geçerli bir prensip olmadığını görebilsek.