Portekiz’deydik Pazar gününden düne kadar.
Beşiktaş’ın UEFA Avrupa Ligi’ndeki Braga mücadelesi için.
Maç sabahı telefonum çaldı. Kardeşim arıyordu Ankara’dan...
“Abi be...” dedi, “İnşallah bu akşam kazanacağız...”
“İnşallah” dedim.
Bige devam etti:
- Bizim Kartallar, Türkiye’ye hediye edecekleri mutluluğun yanında, bir güzellik daha yapsalar... Yavru Kartal Atakan için bir forma imzalasalar... Hem Atakan’ı hem de Gamze’yi ayrıca mutlu etseler nasıl olur? Ayarlar mısın sen böyle bir sürpriz?..
Bige’nin bahsettiği Yavru Kartal, Gamze Akbaş’ın gelecek ay üç yaşına basacak olan oğlu Atakan’dı.
Yukarıdaki fotoğrafta Beşiktaşlı babası Emrah ile birlikte Siyah - Beyaz formalar içinde gördüğünüz ufaklık.
Gamze Akbaş’ı biliyorsunuz artık...
“Seyahate giden anne gibiyim” başlığıyla yazdığı, adeta bir vasiyet niteliğindeki o içimizi titreten yazısıyla Türkiye’nin tanıdığı Gamze Akbaş’ı...
İzmir’den, ama asıl bir annenin yüreğinin ta derinlerinden gelen sese duyarsız kalmadı Türkiye.
Lösemi; O’nu evladından, ailesinden koparamasın diye uğraşıyor Türkiye şimdi. İhtiyaç duyduğu ilik nakli için uygun donör arıyoruz hep beraber.
Ve inanıyoruz hepimiz... Bulacağız o uygun iliği.
Kurtulacak Atakan’ın annesi. İnanıyoruz hepimiz...
Galibiyetten önemlisi işte bu duyarlılık
Telefonu kapattım, “Hayırdır, konu ne?” sorusunu duydum. Soruyu soran az ileride oturan Yıldırım Demirören’di.
Anlattım mevzuyu... İlk sözü, “Hemen... Tabii ki... Dönüşte uçakta halledin” oldu Demirören’in. “Allah evladına bağışlasın o anneyi, Allah şifa versin” diye de ekledi.
Beşiktaş Başkanı’nın bu sözlerini, Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Zülfikaroğlu‘nun “İstanbul’a dönüşte, uçakta imzalatırız Yavru Kartal’ın hediyesini. İnşallah iyileşir annesi” cümleleri takip etti.
Beşiktaş rakibi Braga’yı 2 - 0 yendi. Portekiz’den mutlu döndük. Sahada ter döken futbolcular da, İstanbul’a dönüş uçağında imzaladı Yavru Kartal Atakan’a gidecek hediyeyi.
Fotoğraftaki de, işte o forma...
Acının rengi olmaz
Baba-oğul Akbaşlar Beşiktaşlı olduğundan, çorbaya küçücük bir tutam tuz katmak bizlere kısmet oldu. Emrah ve Atakan Akbaş başka renklere gönül vermiş olsalar, bizim yerimize farklı camialardan dostlarımız yapacaktı aynısını.
Acının rengi yok çünkü...
Geçmişte de yaşadık farklı birçok örnek.
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak birçok eksiğimiz, birçok yanlışımız, birçok kötü huyumuz olabilir ama üzücü gelişmeler karşısında hep beraber dağlanır bizim yüreklerimiz.
Acılarda “bütünleşme”yi biliriz biz.
Son örnek de Gamze Akbaş işte...
Kanı ‘Siyah - Beyaz’ akanlar da donör olmak için koşuyor hastanelere, ‘Sarı-Lacivert’, ‘Sarı-Kırmızı’, ‘Bordo-Mavi’, ‘Yeşil - Beyaz’ olanlar da.
‘Kırmızı’ kanlar doluyor tahlil tüplerine, ‘Ak’başların geleceğini ‘Beyaz’a boyayabilmek umuduyla.
Sosyal medyanın gücü
Kardeşim Bige, kendisi gibi ‘yeni anneler’in buluştuğu bir internet sitesinde tanışmış Gamze Akbaş ile. Çocuklu hayata ilişkin sosyal bir paylaşım ortamında...
Anneler, tecrübelerini (belki de tecrübesizliklerini) paylaşıyorlarmış bilgisayar ekranları vasıtasıyla. Sonradan babalar da katılmış aralarına. Bir süre sonra, yazışmaların yerini önce telefonlar, ardından da yüz yüze görüşmeler almış.
Gamze Akbaş, 10 ay önce siteye üye olduğunda, “Dert ortağım benim” grubuna şöyle yazmış:
“Kanserdim, yendim, şimdi oğlumun ve eşimin yanındayım çok şükür.”
Ama bu başlığın altında doldurduğu satırlar umut ile umutsuzluğun acı bir harmanı niteliğinde.
“Ya tekrarlarsa kanser? Ya evladım ile birlikte büyüyemezsem?” kaygıları maalesef bir süre sonra gerçeğe dönüşmüş.
Şimdi yeniden tutunmaya çalışıyor anne Akbaş hayata.
Yeniden tutmak için çabalıyor eşinin ve oğlunun ellerini.
Ve işte bir kadının bu mücadelesinde, çağın gerçeği internet ortamı ve sosyal medya, gücünü bir kez daha kanıtlıyor bugünlerde.
Başta Twitter ve Facebook olmak üzere ‘sanal’ alemde, ‘gerçek’ bir dayanışma yaşanıyor.
Çok önemli bir dayanışma.
“Bugün Gamze’ye, yarın belki de bize” bilincini oluşturan bir dayanışma...